Allah De Ötesini Bırak
Sandığınızdan çok farklı şeylerin olduğunu öğretecek bu kitap. Huzur’u bulmanın ve içimizdeki kin’den kurtulmanın anahtarı olduğunu düşünüyorum. Beni derinden etkileyen bir kitap oldu. Uğur Koşar’a böyle güzel cümleler için teşekkürüm var. Herkesin okuması gereken bir kitap.
Hahahahahaha 3 alıntı var toplam, üçü de bu. Bütün kitaptan çıka çıka, zaten 782.000 kitapta daha olan bu cümle çıkmış kayda değer 😂😂😂... Din tüccarlığı artık zeka gerektiriyor. Taşıma suyla dönmüyor o değirmen. Arap safsatası gözden düşüyor.
Öncelikle çeviriyi takdir etmek istiyorum. İş Bankası Yayınları her zamanki gibi kusursuz bir çeviri yapmış. (ama yine de orjinal hallerini okumayı isterdim) Ömer Hayyam, rubailerinde sınır tanımadan, özgür bir şekilde düşüncelerini, dünya, varoluş, Allah hakkındaki sorgulamalarını mizahi bir dille dörtlüklere dökmüş. Hayyam dini özde değil, sözde yaşayanları eleştiriyor. Şarap, kadın,zevku sefa düşkünlüğüyle bilinen Hayyam, toplumu ve yargılarını önemsemediğini bu yazdığı rubailerle bas bas bağırıyor aslında. Yaklaşık bin yıl önce böyle bir felsefeye sahip olup, böyle dörtlükler yazmak büyük cesaret. Zira bugün bile böyle tepkiler alan bu eser ve Ömer Hayyam kim bilir nelerle karşılaştı o dönemde...
DörtlüklerÖmer Hayyam · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202122,5bin okunma
Dörtlükler Bugün yeltendiğim 2. Sabahattin Eyüboğlu çevirisi. Bu eseri kendisinin çevirdiğine dikkat etmeden elime almışım. 3 farklı önsöz görünce çevirmenden, aynı eser içinde, biraz Eyüboğlu’nu da araştırdım. Ödüller, övgüler ve akademik başarılarla dolu bir hayat. Ve fakat “olamıyacağı” gibi bir imlayla bu kadar övgü nasıl gelmiş anlamak imkansız. Ben sevmedim kendisinin çevirilerini. Çok yazım hatası var. Bu eser de orijinal Farsça rubailerden değil, muhtemelen Fransızca’dan çeviri. Suyunun suyunun suyu yani. Dörtlükleri okuyorum, Hayyam tadı yok. Akıcı değil. Çok üzülerek bu kitabı hiç ilerlemeden bırakıyorum. Eyüboğlu çevirisi olan başka bir eser okumayacağımı da bugün itibariyle biliyorum. Çevre ve diplomanın bilge sayılmaya yettiği ülkemizde, diplomasız ama gerçek bir bilge olan Hayyam’ın eserlerine bence büyük haksızlık edilmiş.
Yazarın Man Brooker ödülü aldığını görünce büyük bir beklentiyle başladım bu kitaba fakat beklentimin çok çok altında kaldı. Kitap Hint kültüründen bir ailenin yasak aşkla gelen çöküşünü anlatıyor diyebiliriz. Yazarın enteresan ve alışılagelmedik bir kalemi olduğu için olayda bir bütünlük yok, kafa karıştırıcı çok fazla detay içeriyor bu yüzden de pek akıp gitmiyor bana göre. Eserin evrenselliği olmadığını düşünüyorum bir Türk insanı için anlamsız kalıyor bu yüzden. Hindistan insanıyla çok farklı kültürel ve hiyerarşik problemlere sahibiz bu yüzden eser aidiyet hissi vermiyor insana. Betimlemeler, benzetmeler bir şey ifade etmiyor ve bayağı kalıyor cümleler. Bunlar benim şahsi düşüncelerim umarım çok fazla önyargı oluşturmamışımdır herkese iyi okumalar..
Gerçekten de ufacık hatta gayret bile olmayan, kişisel bir yorumdu benim yazdığım. Kendimi yüce bir konumda görmüyorum. Yorumunuza katılmayan bir yoruma siz de pek saldırmayıcı tavırda değilsiniz. Okuduklarımı anlamaya elbette devam edeceğim. Anlamıyorsam da okumam. Tavsiyelerinizi aklımda tutacağım, teşekkürler.