Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erdem Gül

Atatürk
Ricardo Lagos röportajı çok ilginçti. Lagos, röportaja gelirken elinde iki kitapla geldi. Kitapları masanın üzerine, sağ elini de kitapların üzerine koydu. "Hem bir devlet adamı, hem de bir Şili'li olarak dünyada örnek aldığım bir isim var. Kim o biliyor musunuz?" diye sordu. "Kim?" dedim. Elini kitabın üstünden kaldırıp o iki kitabı gösterdi. Biri Andrew Mango'nun "Atatürk", diğeri de Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" kitabıydı. "Siz dünyanın en büyük liderinin ülkesinden geliyorsunuz. O, bütün Güney Amerika'ya örnek oldu. Hoş geldiniz."
Ricardo Lagos, 2000-2006 yılları arası Şili devlet başkanı olarak görev yapmış sosyal demokrat bir politikacı.Kitabı okudu
Reklam
Geçenlerde New York'ta bir gazeteci yüzyılın sporcusu Muhammed Ali'ye, _"FBI'ın yakaladığı şüphelilerle aynı inanca sahip olmak nasıl bir duygu? " diye sordu. Muhammed Ali buna şöyle cevap verdi: -" Peki, Hitler'in sizin inancınızı paylaşması nasıl bir duygu? "
Sayfa 227Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Güçlü erkekler, kadınlarının desteği ile başarılı olurlar, güçlü kadınlar ise, kocalarına rağmen başarılıdır. Lynda Lee-Poter
Sayfa 123Kitabı okudu
Kadınlarını geri bırakan toplumlar, geride kalmaya mahkumdur, Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Kadın
Kadın, bilmeyene nefs, bilene nefes'tir. Şems-i Tebrizi
Sayfa 122Kitabı okudu
Yaşar Kemal
Karasevda Venüsü Seviyorum, Bu ilk aşık oluşumdur bir kadına. Bu bir şarkının sebepsiz söylenişi, Güz yapraklarının toprağa dökülüşü gibidir. Venüsü seviyorum, Masmavi arzuların eskidiği Yıldızlı gözlerden huzuru Ve mermer dudaklardan ebedi sükutu Çalacağım bir gece yarısı. Venüs yıldızım koynunda uyuyan Bebeklerin pembe rüyalarıyla beraber, Yeşil bir bahar sabahı, aşkım çiçek açacak dallarda. Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
Diyarbakır köylüklerini gezerken bir eğitmenle tanıştım. Okuryazarlığı ve Türkçeyi askerde öğrenmiş. Beş vakit namazlı bir zat. İnanılmayacak kadar olgun, ileri fikirli. Atatürk inkılaplarının candan adamı. "Ah Atatürk," diyor da başka bir şey demiyor. O anlattı: Bir gün köylüler, toplu bir halde, bir yere giderlerken, şu eğitmeni de bir ziyaret edelim, diyorlar. İçlerinde bir de hoca var. Hoca: "Girmeyin," diyor, "okulun içine. Girmeyin, haşa gavur olursunuz. Sünme haşa..." Boşuna değilmiş, şu doğuya okul yapılmadığı. Hocaların gönlü hoş olsun.
Atatürk
Başkomutan ve karargahı Salihli'de İzmir'e giriş planları ile uğraştılar ve İzzet Paşa'nın önde girmesini kararlaştırdılar. Bu sırada İzmir limanında bulunan Fransız donanmasına ait Edgar Quinet gemisinden bir mesaj ulaştı. Mesajda yabancı Konsoloslar, İzmir'i Türk Ordusuna teslim edeceklerini söylüyorlar ve Mustafa Kemal Paşa'dan hangi komutanın görevlendirileceğini soruyorlardı. Hristiyanlara iyi davranılması için "ricada benzer imalar yapıyorlardı. Bu mesaj üzerine Mustafa Kemal Paşa elini masaya vurdu ve bağırdı; "Kimin şehrini kime veriyorlar! ."
Sayfa 345Kitabı okudu
Atatürk
İngiliz Avam Kamarası'nda görüşmeler sırasında milletvekili Kenwoth: "Azınlıklar beş yüz yıldır Türkiye'de servet sahibi olmuşlardır. Yunanlıların entrikaları, Rumları baştan çıkarmıştır. Yunanistan'ın İstanbul'u işgal etmeyi hatırına getirmesi, dış siyasetimizin macerasını gösterir. Türkiyenin milli hayatında başlamış olan uyanışı karşı gözlerimizi kapamamalıyız. Türklerin milli kahramanına asi general denemez. "
Sayfa 281Kitabı okudu
Reklam
Aydın olmak demek, modaya uygun elbise, şapka giymek ve kolalı gömlek giyinmek demek değildir. Aydın kesim, halkın beyni konumundadır. Halkımız siz iyi bir eğitim aldıktan sonra yüksek bir gelir elde edesiniz, geceleri eğlenesiniz diye sizi o konuma getirmemiştir. Böyle olanlar gerçek aydın olamazlar. Onlar yozlaşmışlardır
Sayfa 82
Avustralyalı film yıldızı Blanchett, BM iyi niyet elçisi olduğunda “Bu rolü almakla gurur duydum. Bu eşi görülmemiş kriz, dünyanın ortak bir sorumluluk içinde olmasını gerektiriyor,” de-miştir. Evet bu bir “rol”dür. Bu rolü üstlenenler, buzdağının en tepe noktasında dünya halklarına ekranlardan görünenlerdir. Kan içindeki bölgelerde boy gösterir, perişan çocuklarla kame-ralara poz verirler. Gösterdikleri korkunç tabloya ah vah ederiz. Dünyanın içinde bulunduğu “eşi görülmemiş kriz”i yaratanlar ise, rolleri dağıtan, inanılmaz karmaşık bir örgütler bütünüdür.
Bir gece Erzincan’da kalıp ertesi gün Suşehri’ne doğru yola çıkıldı. Fakat Suşehri’ne varmadan, yolda Atatürk’ün arabası bozuldu. Araba tamiri ile uğraşırken ortalık iyice karardı. Atatürk bu durumda yola çıkmamızın tehlikeli olduğunu, geceyi ormanda geçirmemiz gerektiğini söyledi. Karanlıkta yolu kaybetmekten korkuyorduk. Çünkü o zamanların yolları hemen hepsi birbirine benzeyen köy yollarıydı, rastladığımız köylülere sorarak tozlu köy yollarından sürüp gidiyorduk. Ayrıca dağlarda kol gezen eşkıyanın baskınına uğramak da söz ko­nusu idi. Ormanda bir şeyler yedikten sonra, Atatürk konaklamak için plan yaptılar. Plana göre her iki saatte değişmek üzere ikişer kişilik nöbet tutulacaktı. Nöbet yerlerini bizzat kendileri tayin ettiler. Bütün ısrarla­rımıza karşın kendilerini de sabaha karşı saat 3-5 arasında Dr. Yüzbaşı Refik Bey ile beraber nöbete koydular. Böylece herkes ve Atatürk nöbe­tini tutmuş, elde silah sabahı etmiştik. Güneş doğarken uyandığımızda Atatürk ve Refik Bey’in nöbet yerlerinde nöbetlerini tuttuklarını gör­dük. Ufak bir kahvaltıdan sonra, Suşehri’ne doğru hareket edildi.
Birinci İnönü Muharebesi yeni kazanılmıştı. Büyük kahramanlık gösteren ordumuzu onurlandırmak için, bu evi (Çankaya'daki köşk) orduya bağışlamak istiyordu. Bu nedenle, hayat boyu kendilerinin oturmaları kaydıyla, evin tapu yescilini Milli Savunma Bakanlığı'na yaptırmışlardı. (31.5.1921)