. Tamahkarlığı düşünüyordum, doyumsuzluğun, açgözlülüğün insanı getirdiği boyutu... Sahi, kendini terbiye edenler nasıl olmuştu da kurtulmuşlardı bu hastalıktan... Peygamberler, Allah'ın veli kulları... Evinde yeterince doymak mıydı?Yoksa akıl ve iradeyi devreye koymak mı? Belki de kendine dur diyebilmekti, sofradan doymadan kalkmayı bilmek... Çünkü insan kendisine dur demeden hiç kimse onun bu son sürat tamahkar nefsini kazalardan men edemezdi... Vesselam
.Dünyada en çok para harcanan sektör kozmetikmiş... Neden diye hiç düşündünüz mü?Çünkü, insan kendisini sever, çünkü insan, ahsen-ül takvimde yaratılmıştır. Varlığını korumak ve güzelleştirmek ister... Ama en çok kadın ister, tıpkı türlü renklerle bezenmiş çiçekler gibi... ilgi gördükçe güzelleşir, güzelleştikçe ilgi görür... Ancak ruhu güzel olan en güzel kokuyu kendinden verir, hırpalanmadan, koparılmadan, gün ışığından mahrum bırakılmadan... Aslında en güzel kadın ise hiç bir kozmetik ürününe ihtiyaç duymadan rujunu değil ruhunu geliştirerek ahlakını zirveye taşıyarak olgunlaşan kadındır.. Öyle değil midir? Çoğunluğumuz böyle oldukça en çok kazanan sektör hem güzellik hem de iyilik olacaktır...
. Neresinden tutsan düğüm gibi gelir en başta, hatta kördüğümler içerisinde kayboldum diye düşünürsün oysa kaderin ilmek ilmek dokunuyordur, eser bittiğinde anlarsın aslında her bir bağın diğeriyle muhteşem uyumunu, ip senden, renk senden şikayet etme diye ama dokuyan en güzel şekilde dokumuştur. Kördüğüm diye düşündüğün nokta aslında yazgının dönüm noktasıdır ve bütünde çok önemli bir yere sahiptir. Sonunda iyi ki dersin! Eğer sağlam bir ip ve uygun bir renk seçti isen...İşte o işler karıştı sarpa sardı diye düşündüğün yerde, ip zayıf ve renk de uygun değilse, koptuğuna , bambaşka bir desenin ortaya çıkmasına şaşırma, sen verdin kader ördü...
. Rabbin kanunlarından biri olsa gerek tutulma, tutuldukça anlıyorum: ay tutulması ne demek, güneş tutulması ne demek... Tutulur, kararır, sebepler biraraya gelir ve kapanırsın, türlü türlü tutulmayı ömrün boyunca sen yaşarsın...
Nân dehî ez-behr-i Hak nânet dehend Cân dehî ez-behr-i Hak cânet dehend
Hak uğruna ekmek verirsen sana ekmek verirler.
Hak uğruna can verirsen sana can bahşederler.
Her'an bir yerde yaşam ile yarıştayim
Durmak mümkün değil,dönüyor dünya
Vadiler geçiyorum dağ tepe çevrem
Sırtım ,başım dert yüķlenmışim
Yollar uzun, yüküm ağır da,ağır
Salıveriyorum yokuş aşağı kedimi
Uçurumdan yuvarlanan taşlar misali
Kayalardan sekiyorum yol engebeli
Şelale , şarlaklar 'dan savruluyorum
Katrelerim, boynu bükük çiçeklerde
Güneşle beraber can buluyor
Buharlaşıp semaya YÜKSEL'iyorum
Bulutları toplayıp tekrar arza can olmak için
Bir emir,bir ılık rüzgar,bir esinti
Bir bahar bekliyorum, yem yeşil
Rengarenk çiçeklerin üstüne yağmak için
Hayatın hiç durmayan akışında
Sanat' ı İlahi'nin eşsiz nakışında
Yaratan'ın en net gördüğü bakışındayım...
Yüksel Ünlü