Emily Brontë, ünlü "Jane Eyre" romanının yazarı Charlotte Brontë'nin kız kardeşidir. İki kardeş de kurgu ve anlatımlarıyla klasik edebiyatta başta gelen isimlerden.
Uğultulu Tepeler klasik romana attığım ilk adımdı. Yıllar sonra tekrar okumak istedim. Bambaşka duygularla ve yine bir solukta okudum. Roman, Victoria dönemi İngiltere'sinde geçiyor. En bilindik yönü aşk olsa da bundan çok daha fazlasını içinde barındırıyor: Kin, öfke, hırs, sevgi, intikam...
Thrushcross çiftliğini kiralayan Mr. Lockwood, çiftliğin sahibi Mr. Heathcliff'i ziyaret etmek için Uğultulu Tepeler'deki eve gider ve hava şartlarından dolayı geceyi orada geçirmek zorunda kalır. Gerek evdekilerin birbirlerine olan nefreti gerek gizemli halleri geçmişin rüzgarlarının hala bu evde evde estiğini gösterir. Mr. Lockwood bu geçmişi öğrenmek için hizmetçisi Mrs. Dean'e danışır. Böylece Mr. Heathcliff ve Catherine Earnshaw'un şiddetli aşkının, nasıl yıllarca süren bir intikam hikayesine dönüştüğünü öğrenmeye başlarız. Kitap boyunca Heathcliff'in nefretini şaşkınlıkla okuduğumu söyleyebilirim. Ancak bence kitaptaki tek kötü karakter o değil. Yan karakter gibi gözükse de birçok noktada verdiği kararlarla bu ikilinin hayatını büyük oranda etkileyen Nelly Dean (Mrs. Dean) de bence kitabın baş kahramanı. Heathcliff kadar kötü bir kahraman.
Klasik edebiyata başlamak isteyenler için mükemmel bir başlangıç ve her okumada farklı tatlar veren mükemmel bir başyapıt...