Affetmek saglıksızdır.Mikroplara karşı ilaç kullanmamak, kanayan yaraya tentürdiyot dökmemek gibi bir seydir AFFETMEK. Affetmek ve unutmak ilkelliktir.
Geçmiş tuhaf şey. Hep yanınızda taşıyorsunuz....20 yıl önce olmuş şeyleri düşünmediğimiz bir saat bile olmamıştır, ama yine de çoğu zaman geçmişin, bir tarih kitabındaki yığınla bilgi gibi ,öğrendiğiniz bir olgu kümesinden ibaret kalması dışında bir gerçekliği olmuyor....Derken bir koku,bir ses,bir görüntü fakat özellikle bir koku sizi bir anda alıp götürüyor ve o anda geçmişi hatirlamakla kalmıyor, içine giriyorsunuz zamanın
Umursamaz eller tarafından güdülmeye uzun zamandır alışkın olan halkın görüş belirtmeye cesareti yoktur.
Brutus 'un Ceasar 'i hancerlemesi,ülkeyi büyük bir tehlikeden kurtarması ne yazık ki sessiz güruhu harekete geçirmemiş, oradan oraya savrulmustur Roma .
Kitaplarla,resimlerle,güzel şeylerle dolu olan,insanların alçak sesle konuştuğu ,kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.."
Edilgenliğimiz, düşüncesizliğimiz,çabuk dağılmamız bunların hepsi madde için ağırlık neyse, insan tabiatı için de aynı manaya gelen evrensel tembellik özünü ifade eden kelimelerdir
Erkek; devletler ,kıtalar ,ülkeler ve dünyalar boyunca yayılırken; kadın, kendine ait bir odayı düşlemiş, kuytularda, hayat yok sanılan adalara, yol iz bilmeyen memleketlere ,en olmadı başka gezegenlere kaçmayı ,sığınmayı düşlemiştir.
Benim mutsuz çocukluğum, bulanık
Bir asık yüz gölgesinde titreyerek
Baba korkusuyla geçti.
Sevinç bile sert eserdi odalarda
Susmak saygı, gülmek ayıp, izinsiz
Konuşmak en büyük suçtu.
İlkyazımda filizimde dalımda
Çocuk kusurlarımda, çocuk suçlarımda
O rüzgâr yıllarca, yıllarca esti.
Sanki üzerimden yeryüzü geçti
Gövermedi gövermiyor bir türlü
Yüreğimde ezilen yaşama tutkusu
Mektup okuyan arkadaşına bakarken masanın üstündeki kitapları gördü. Açlıktan ölen bir adamın gözleri, yiyecek gördüğünde nasıl arzuyla dolarsa, öyle bir arzu belirdi gözlerinde.
Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar. Oysa, ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
Edebiyat
Aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir. Çok şükür ki aşığım. Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve bir fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir.