Çocuk yapmak için önce kendin olmalısın. Yoksa hayvani ihtiyaçlardan ötürü, yalnızlıktan ya da kendindeki delikleri yamamak için çocuk istersin. Senin bir ebeveyn olarak olarak görevin kendinden bir tane daha üretmek değil, daha yükseğini yaratmak.
Dünyada iyi insan kötü insan diye bir şey yoktur. Herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarından izler, hayat bir yanlış anlamalar bütünüdür.
~ Tennessee Williams
Anadolu kültüründe kadınların önemi yokmuş gibi görünür ama ailenin gerçek reisi anadır. Babayı, asıl güçlünün o olduğunu hissettirerek dizginleyen ve yola getiren bir ana.
Türkler ve Yunanlılar rakıyı efkârlanmak ya da efkâr dağıtmak için içerlerdi. Efkâr, fikirler demek ama bizlere göre fazla fikir üzüntü anlamına geldiğinden, bazen hüznün dibine vurmak, bazen de bu etkiden kurtulmak için rakıya sarılırız.
Çarpıcı, ütopik ve bir o kadar da gerçek. Bazı kısımları okurken o sahne birebir gözümün önüne geldi, o acıyı bütün bedenimle duyumsadım. Ve bu anlatılanların gerçeğe ne kadar yakın oluşundan ne kadar sık bu baskılara tanık olmuş olmam beni üzüyor. Değişim sancılı bir süreçtir ve bu kitapta o sancıyı kemiklerime kadar hissettim. Kitabın sonu asıl hikayenin başladığı yeri gösteriyor bizlere. Bazen tek bir dokunuş tek bir nasılsın sorusu hayatımızı değiştirebilecek güce sahip olabiliyorken evinden koparılmakta bir o kadar hayatımızı etkiliyor. Maalesef.