“Günümüzün dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor.”
Küçük bir kasaba ve bu kasabaya yapılması planlanan bir tesisin nasıl siyasiler ve siyasete girmek isteyenler tarafından bir reklam haline getirildiği anlatılıyor. Birbirinden bağımsız kahramanların hayat hikayeleri ve yollarının nasıl kesiştiği bir takım eleştiri ve sitemlerle, tatlı hicivlerle kaleme alınıyor. Bu hikayeleştirme esnasında siyasete, makam-mevki hırsına yönelik eleştirilerde de bulunuluyor.
Tufandan önce tesisle reklamını yapıp siyasi olarak bir makam sahibi olmak yahut yükselmek isteyen kahramanların bir kısmı tufandan sonra hayatın her an son bulabileceğini fark ediyor ve bu işlerden elini eteğini çekiyor.
3. Tekil şahıs ile anlatılan ayrıca monolog ve okurla konuşur bir üslupla kaleme alınan bu eserde, eleştirilmesinin hoşuma gittiği bir konu da (siyasetin, siyasilerin eleştirilmesinden keyif aldım valla) köyden kente göçe teşvik edilmesi… ABD’de yetişip Türkiye’ye bakan olan kahraman, Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan şeyin şehre göç olduğunu belirtiyor. Hemen arkasından tufan kopuveriyor. Yazarın bakanın o sözlerini tufanla kesmesi benim içime su serpti. Ben köylünün milletin efendisi olduğuna ve köylerin yaşam şartlarının iyileştirilerek var olması gerektiğine, köylünün üretime bu şekilde katkı sağlamasının en güzeli olduğuna inanıyorum.