x.com/essshll?s=01
essshll
Kendi dünyasında
Nihayetinde bir Şehla Esra kolay yetişmiyor
Okuma hevesimi dünyanın bütün hazinelerine değişmem.
Tolstoy
Nevi şahsına münhasır .
Serendipity
Her an her şey yarım kalabilir
Shine
Aslında ne kadar da çok seviyorum yalnız kalmayı, düşünmeyi, fikretmeyi, kendimi tanımayı. Uzun süre kalabalıklar içerisinde, hengâmeler ardında kalınca tek başına köşelerde unutulmuş bir çoçuk gibi oluyorum. İlgisiz, alakasız kalınmış, günlerdir aç bırakılmış, zerre sevgi gösterilmemiş gibi. Dönüp de; ”neyin var” diye sormayı ihmal edince, küsen bir çoçuk gibi oluveriyor içim. Ne fikri sağlıklı oluyor ne zikri. Ne zaman kendimden uzaklaşsam ne zaman kulak kesilmesem kalbimin arzularına sonunda sebebi bilinm
"Sonra içime ve hatta dışıma kapandım. Küsmek gibi bir şey. Bir çeşit gölge fesleğeni. Bir çeşit olmayan hayat. Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu. Bir yığın insan tanıdım..
Ama hep yalnızdım..."
#didem madak
"
Kıskançlık, genellikle gerçek veya hayalî bir rakibin tehdidi nedeniyle kişinin sevdiği insanı
kaybetme korkusu yaşadığında gelişen olumsuz bir tepkidir. Bazı kişiler kıskançlık duygusunu
fazlaca içselleştirir, tepkilerini artırır hatta saplantılar oluşturarak kontrol edilemez
davranışlar sergileyebilir. İsmini Shakespeare'in Othello adlı oyunundan alan "Othello
Sendromu" tam da böyle bir kıskançlık biçimidir. Tiyatro oyunundaki Othello, düştüğü
kuşku girdabından çıkamadığı için çok sevdiği ve büyük zorluklardan sonra kavuştuğu eşine
zarar verir. Ardından da kendi hazin sonunu yaşar. Tıpkı oyundaki gibi Othello Sendromu da takıntılı ve sanrılı bir kıskançlık biçimidir. İlişkideki her iki taraf için de yorucu, yıpratıcı ve tehlikelidir. Sendromu yaşayan kişi, sevgi nesnesi gördüğü kişiyi mülkü gibi sahiplenir; sözde onu koruma dürtüsüyle son
derece endişeli ve dikkatli davranır. Kıskançlık düzeyi arttıkça kaygı bozukluğu kendini gösterir ve başlangıçtaki hüsnükuruntular zamanla kişinin acı gerçeği hâline dönüşür. Sürekli bir şüphecilikle kendini tehdit altında hisseden kişi, bu durumun önüne geçmek için karşısındakinin davranışlarını kısıtlama yoluna gider. Onun kendisinden ayrı olduğu zamandaki etkinliklerini sınırlandırmaya çalışır, kaygılarının gerçek sorumlusunun bağlılık duyduğu kişi olduğunu düşündüğünden ona karşı sürekli suçlayıcı bir tavır sergiler. Asılsız ve mantıksız olsa bile israrlı bir şekilde kendi çıkarımlarının doğru olduğuna inanır, daha da önemlisi karşısındakine hayatı zindan eder .
"
📖Kurtlarla Koşan Kadınlar |
Clarissa Pinkola Estes
“Kadınlar yirmili yaşlarına gelmeden önce bin kez ölmüşlerdir. Şu ya da bu yöne gitmişler ve engellenmişlerdir. Engellenmiş umutları ve düşleri de vardır. Aksini söyleyen hala uykudadır.”