"Kendimizle başkalarını ayırt edebildiğimiz zaman genç olmaktan çıkarız.
Gençlik, kendi bedenine sahip olmamaktır.
Olgunluk, kendine yeten yalnızlıktır."
Cesare Pavese
(Yaşama Uğraşı, s. 177)
"Kendini birinin yerine koyamıyorsan kimseyi yargılama."
Bu eski atasözü her türlü yargıyı olanaksız kılar. Çünkü biz birini, tam da kendimizi o kişinin yerine koyamadığımız için yargılarız.
E. M. Cioran
(Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne, s. 75)
Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı ilk fırsatta katlederiz. Sonra da ömür boyu, bu asla bağışlanmayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.
Kitapları kapatır kapatmaz koşuyoruz internete. Muhtemelen kendimizi insanlara en yakın hissettiğimiz mecraların başında geliyor megabayt menşeiliği dünyamız.
Bilginin, seçeneklerin bu denli kolay ulaşılabilir olması yeni bir insan türünü yaratıyor. Argodaki şu harika teşbihe bakar mısınız: "entel gevişi"
Sindirmeden yuttuğu malûmatı ortamlarda midesinden çıkartıp öğüten kişi. Muhteşem!
Hiçbir konuda müktesebat sahibi olmamış kültür namına yararlı yararsız her şeyi yutmuş gündemin akışına göre ortamlarda sözüm ona muhabbet merkezi tipler.Sohbet bittiğinde aklınızda hiçbirşeyin kalmadığı ama konuşmaktan yüreğinizin tükendiği vakit kayıpları.... Bir dostun dediği gibi;
Âlim değilsin,
mütefekkir değilsin,
sanatçı değilsin,
eleştirmen değilsin,
şair değilsin;
sadece internet bağlantın var.
O kadar.
(Kendime serzenişlerimdir. Kimseyi yermek haddisizliği olarak görünmesin lütfen)