Eylül, 17
"Gayet sade bir insanım ve hak etmediğim bir şey için acı çekiyorum. Çok gencim ve iyileşmem olası. Yalnız buna inanamıyorum; inanmam gerek, değil mi? Belki kasımda inanırım."
- İyileşeceğime inanmıyorum, aralık gelsin, ocak gelsin, şakacı nisan bile gelsin; iyileşmek çok uzak geliyor. Ruhumuz ölüyor, biz yaşıyoruz!
''İnsanın hırsız olması için başkasına ait bir eşyayı çalması gerekmez; başkasına ait sırları çalmak da hırsızlıktır. Hem de hırsızlığın en bayağısıdır.''
Neden bilmiyorum ama ne kadar çok insan benim için üzülürse korkularım, acılarım o kadar azalır diye bir his üşüştü içime.Fakat daha garibi şu;hep ailemden, yakın dostlarımdan olmayan insanlara anlatayım istiyordum.Onlar hiç duymasın ama bir sürü yabancı adam durumdan haberdar olsun
"Diyelim yağmura tutuldun bi gün.
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek!
Öbür yanda güneş keyfi keyfinde.
Ne de olsa yaz yağmuru,
pırıl pırıl düşüyor damlalar.
Bir koşudur kopardın,
dar attın kendini karşı evin sundurmasına.
İşte o evin kapısında bulacaksın beni."
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Irmaklar gibi kan akıtan nice insanlar var ki kahraman diye taç giymişler memleketin koruyucusu diye omuzlarda taşınmıştır. Tarih onlardan cani diye değil kahraman diye bahseder. Söyler misin bana kan dökme hakkını kimden alıyorlar.
Üşüyorsun, çünkü yalnızsın, içinde gömülü duran ateşi hiçbir insan yakınlığı alevlendiremiyor. Hastasın, çünkü duyguların en güzeli, insanoğluna bahşedilen en tatlı, en yüce duygu senden uzak duruyor. Aptalsın, çünkü o kadar acı çekerken mutluluğu yanına çağırmaktan kaçıyorsun, onun seni beklediği yere doğru bir tek adım atmaya bile yanaşmıyorsun.
Adam deprem, kadın enkaz,
Adam yara, kadın sızı,
Adam acı, kadın hüsran,
Adam rüya, kadın kabus,
Ve adam kırılmıştı, kadın paramparçayken.
Ve adam ölüyor, kadın ceset.
"Bulutlar zaten yıldızlara intihar ipi takmış ölüler."
"Efendim?"
"Bulutlar, ölü."
"Nereden çıkardın bunu?"
"Tavan benim. Ben karar verdim. Gün boyu ölü varlıkları tavanda sallanıyor işte..."
"Peki... Gri bulutlar?"
"Ölürken pişman olanlar."
"Yağmur?"
"Ölürken pişman olan bulutların ağlaması..."