Orwell'ın 1984 ve Hayvan Çiftliği kitaplarını her yerde duyarken denk gelip bu kitaba başlamak belki de bir talihsizlikti. Talihsizlikti; çünkü kitaptaki olay örgüsü ve Hristiyanlığa ait ritüelleri bilmemem kitabın çok ağır ilerlemesine sebep oldu.
Kitap ilerledikçe bir şeyler oturmaya başlıyor fakat o ana kadar bir şeyler kopuyor. Diğer yandan Batıdaki muhafazakar toplumla Doğudaki muhafazakar toplum arasındaki benzerlikler beni biraz şaşırttı. Bu açıdan sosyolojik gözlemler yapılabilecek bir kitap. Sonuç olarak benim gibi denk gelirseniz okuyun, zira hususi olarak alınıp okunacak bir kitap değildi.
Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evlâdır!
Binâenaleyh, ya istiklâl ya ölüm!
Bir Dostoyevski romanına girmekten farksızdı askerlik şubesinin bürosuna girmek. Bürokrasi hemen kemiklerinize işliyor, devletin çarkı sizi öğütmeye başlıyordu.
"Bir gün öğretmen de ölür. Ama ardından binlerce ve binlerce kişide yaşar o.
Bir alev, sönmez bir ateş gibi, ilim meşalesini nesilden nesile devreder."
Bayramlar eski bayramlar olmamakla birlikte, en çok hüznün hakim olduğu anlardan biri olarak idrak ediyoruz.
Deprem ve sel felaketiyle binlerce canlarımız şuan belki bir çadırın içinde, belki konteyner içinde, belki de hiç bilmediği bir gurbette misafirlikte düşündükleri zamanı anlayabiliyoruz.
Marcel Proust'un 'Kayıp Zamanın İzinde' romanında "Hayatın gerçekleri, inançlarımızın aziz tutulduğu alana nüfuz etmez." dediği gibi gerçekleri artık daha iyi fark ediyoruz. Yaşanılan kayıp ve hüzünler inancımıza asla gölge düşürecek duruma gelmemelidir. İnşallah gelecek bayrama sevinçler daha çoğalır, herkes o geçmiş zamanın ruhunu yakalayıp sevdikleriyle birlikte en güzel bayramlara ulaşırlar.
Bu vesileyle herkesin bayramını kutluyorum, mübarek olsun, sağlık ve afiyetle mutlu bir bayram diliyorum.
...