F͠a͠t͠i͠h͠ D͠u͠r͠m͠u͠ş͠

F͠a͠t͠i͠h͠ D͠u͠r͠m͠u͠ş͠
@Fatih_Durmus
►Okur, yazar, anlatır.
⦙ Hademe-i Hayrât ⦙
Hacettepe/Tarih
Tokat
159 reader point
Joined on September 2019
"Hayatta iki tür insan olduğunu düşünüyorum. Birincisi oyun kurucular ikincisi ise masumlar/kurbanlar. Oyun kurucular hayatta her şeyi bir plan, kurgu içerisinde yapar, her adımının on adım sonrasını hesap ederler. Masum insanlar ise her söylenene inanır, bir plan içinde davranmazlar. Kalplerinin sesini dinlerler."
Sayfa 7 - Necip Tosun
Reklam
“Edebiyat bütünüyle yapaydır ama büyük eserler bunu gizlemeyi becerirler, vasat eserlerse açık verip kendilerini belli ederler.” (Mario Vargas Llosa, Genç Bir Romancıya Mektuplar, Çev. Emrah İmre, Can Yay., İstanbul: 2012, s. 43.)
Sayfa 6 - Emin Gürdamur - Üslup Sahibi Olabilir miyiz?
Meşhur Yahûdi bilgini Zeyd b. Se‘ane'nin Müslüman olmasına, Hz. Peygamberin engin hilmi vesile olmuştur. O, Resülullah (s.a.s.)'ta peygamberlik alâmetlerinin hilmi hariç hepsini gördüğünü ve bu konuda Allah Resülü'nü sınadığını anlatır. Bir bedevinin gelip yardım istemesi üzerine, Hz. Peygamber bedeviye verilmek üzere Zeyd b. Se‘ane'den seksen miskal borç altın alır. Süre dolmadan Zeyd b. Se‘ane Hz. Peygamber'e gelerek borcunu ister ve “Siz Hâşimoğulları zaten hep böyle yaparsınız, borcunuzu geciktirirsiniz” benzeri onu kızdırmak maksadıyla kışkırtıcı ifadeler kullanır. Olaya şâhid olan Hz. Ömerin, bu haksız eleştiriler karşısında öfkeden gözleri kıpkırmızı olmuştur. Hz. Peygamber sakin bir şekilde Hz. Ömer'i yatıştırır ve ona Zeyd'i götürüp hakkını vermesini söyler, Hz. Ömer Zeyd'e, Allah Resülü'nün emri gereği, borcunun karşılığından yirmi sa’ fazla hurma verir. Bunun üzerine Zeyd b. Se‘ane kendini Hz. Ömer'e tanıtır ve bu davranışını Hz. Peygamber'i sınamak için yaptığını belirterek şunu ifade eder: "Hz. Peygamber'in hilmi cehlini geçmiştir ve kendisine karşı câhilce davranıldığında hilimle mukabele ediyor." Bu özellik Zeyd'in Resülullah (s.a.s.)'ta gördüğü son nübüvvet alâmetiydi ve hemen Müslüman oldu.(Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VIII, 240.)
Sayfa 260

Reader Follow Recommendations

See All
İnsanoğlunun aya gönderdiği uzay mekiklerinin ay yüzeyinde çektikleri resimlerde karşılaşılan bazı bulgulara temas etmek, “şakkul-kamer: ayın yarılması” hadisesini anlamak açısından faydalı olacaktır. Gerek 1968'de Apollo- 11'in gerekse daha sonra Apollo-15'in ay yüzeyinde çektiği fotoğraflarda ayın etrafını çevreleyen derin ve geniş bir kanalın bulunduğu, sanki ortadan ikiye ayrılmış gibi bir ışık kanalının olduğu tespit edilmiştir. Bu konunun gerçek mâhiyetinin açığa çıkarılması, belki hâlâ ayda araştırma yapabilecek Müslüman astronotları beklemektedir. Bk. Hamidullah, İslâm Peygamberi, 1, 127.
Sayfa 229
Şakku'l-Kamer Meselesine Dair
Ayın yarılması mucizesini sahâbeden Abdullah b. Mes'ûd, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Cübeyr b. Mut'ım, Ali b. Ebû Tâlib ve Huzeyfe b. el-Yemân rivâyet etmişlerdir. Bunlardan İbn Mes'ûd, İbn Abbas ve Enes b. Mâlik'in rivâyetleri hem Buhâri hem de Müslim'de yer almakla müttefekun aleyh hadislerdir. İbn Ömer'in rivâyetinde ise, Müslim yalnız kalmıştır. Ayrıca bu rivâyetlerden bazıları Tirmizi'nin Sahih'i [Sünen'i] ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde de yer almıştır. Diğer sahâbilerin rivâyetleri ise Buhâri ve Müslim dışındaki hadis kıtaplarında bulunmaktadır.
Sayfa 228
Reklam
Deprem: Küçük Kıyamet
Kur'ân'da tasvir edilen kıyametin kopuşuna dair sahneler topluca göz önünde canlandırılırsa, o anda bunu yaşayan insanların, bu dehşet verici hâdiselere büyü demelerinin mümkün olmadığı anaşılır. Bu konuda, hakikaten büyük ve yıkıcı depremleri misâl olarak hatırlamak, olayı daha iyi anlamak ve kavramak açısından bir fikir verebilir. Kıyâmetin çok küçük bir provası niteliğindeki büyük ve yıkıcı depremleri yaşayanların ilk aklına gelen, ne bir hayâl ne de bir büyüdür; sadece ve sadece bütün yalınlığı ile olayın gerçekliğidir.
Sayfa 225
Gönüllere hoş gelen, müşahede ve düşünmeye davet eden, insanın duygu ve ruhuna hitap eden üslûbu, bünyesinin diğer eserlerden farklı oluşu, bedii güzelliklerine ilaveten tabii güzellikleri, mücerredi müşahhas, zihinde gâib olanı önünde hazır yapan meselleri, güzel hitapları, müstesna ikna sistemi, delillerinin kuvveti, mantığının üstünlüğü, akılları birden bire çelen ve nefisleri meftûn eden rûhî sihirli cazibesiyle Kur'ân-ı Kerim, hangi zaman ve mekânda okunursa okunsun, daima ebedi bir mucize olarak taptaze önümüzde duracaktır.
Sayfa 204 - İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 167, Ankara 1983.
Fransız mühtedilerinden Paris Tıp Akademisi üyesi Operatör Dr. Maurice Bucaille'in üç semâvi kitap Tevrat, İncil ve Kur'ân'ın çağdaş fen bilimleri ışığında mukayesesini yaptığı çalışma ve ulaştığı neticeler Kur'ân'ın modern bilimin verileriyle asla çelişmediğini ortaya koymuştur.¹ Meselâ, yaratılış esnasında insanın ana
Sayfa 202
Bu kitapta (Kur'an-ı Kerim) anlatılan Allah'a ve O'nun sıfatlarına; meleklerine, kitaplarına, âhiret ahvaline dair iman esasları; taharet, namaz, oruç, zekât gibi İslâm esasları; haram ve helâl olan şeylere ilişkin hükümler, evrensel ahlâk ve âdab kuralları; siyâsi, askeri, ekonomik prensipler; önceki peygamberler ve ümmetleriyle ilgili kıssalar, belli bazı sûrelerde tertip edilerek verilseydi onun üslübundaki mucizelik tam olarak anlaşılmayacaktı. Oysa Kur'ân'ın belki en büyük özelliklerinden birisi, yukarıda ancak bir kısmına değinilen pek çok konunun kendi içinde bir bütünlük arz edecek şekilde tek sûrede toplanmayıp, değişik sûreler içine serpiştirilmesidir. Aksi takdirde muayyen bir konuyu içeren tek bir sûre, Kur'âni hedeflerden sadece birisini ihtiva eder ve meselâ bu hedef ya kadınlarla ilgili hayz ya da bir boşanma hükmü olabilirdi. Gerçi hemen her sûre veya bir uzun âyet, genel anlamda bir konuya hasredilebilirse de aynı zamanda beraberinde pek çok mevzuyu içermektedir. Bu cihet de Kur'ân'ın farklı bir özelliğini meydana getirmektedir.
Sayfa 198
Kur'ân, kastedilen mânayı eksiksiz bir şekilde ifade etmesi, kelimelerinin dizilişindeki âhenk ve intizamın mükemmelliği, telifindeki güzellik, az sözle çok mâna vermesi, telaffuzundaki kolaylık ve akıcılık yönleriyle fesâhat ve belagatın zirvesinde bir kitaptır. Kur'ân, indiği dilin edebiyatının en üstün ve en muhteşem örneğidir. Bütün
Sayfa 197
Reklam
Hz. Muhammed peygamber olarak gönderildiği zaman, Arapların lisânı en mükemmel şekilde kullanan şairleri ve hatipleri sayıca çok fazla ve ortaya konulan edebi ürünler de geçmişe oranla hayli kabarıktı. Buna rağmen Resülullah (s.a.s.) onlardan, Kur'ân'ın en küçük parçası kadar bir söz ortaya koymalarını isteyince, buna yanaşmayıp hemen silaha sarılmışlardır. Hâlbuki, bütün mallarını ve canlarını feda ederek silahla mücadele etmek yerine, Kur'ân benzeri bir ibare getirmeleri Allah Resülü'nün iddiasını çürütmek için en kestirme ve en akılcı yoldu. Bu sayede şöhret ve şerefleri ile eski dinlerini koruyacak, savaş derdinden kurtularak rakipleri Hz. Peygamber'i kolayca alt edeceklerdi. İşte normal hâllerde lisânı silahtan daha büyük bir maharetle kullanabilen bu insanların, lisânı bırakıp silaha sarılmaları, bununla karşılık vermekten aciz kaldıklarının açık bir göstergesidir.
Sayfa 195
Hz. Peygamberﷺ'den önceki milletlerin akıl ve idrak seviyesi bakımından henüz istenilen noktaya ulaşamadıkları müşâhede edilmektedir. Söz gelimi İsrâiloğulları puta tapan bir kavimle karşılaşınca hemen kendi peygamberlerine dönüp “Ey Mûsâ! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı (put) yap” demişlerdir. Bunun üzerine Hz. Mûsâ, onların bilgisizliklerini yüzlerine vurmuştur." Bu sebeple Hz. Peygamberﷺ'e gelinceye kadar, önceki ümmetlere kendi peygamberleri tarafından hep hissi mucizeler gösterilmiştir. Allah Resülü'ne ise hissi mucizelerin yanında, insanların zekâlarına ve anlayışlarına hitap eden akli mucize Kur'ân verilmiştir.
Sayfa 194
İbn Kuteybe (ö.276/889) “Hz. Peygamber'in nübüvvet öncesi kavminin dini üzerine bulunmasından” kastın ataları İbrâhim ve İsmâil peygamberlerden kalma bazı dini esasları uygulamak olduğunu belirtir. Meselâ Kâbe'yi haccetmek ve ziyaret etmek, sünnet olmak, nikâhlanmak, üç kere talâk verince kesin boşanmanın gerçekleşmesi, bir veya iki boşamada erkeğin hanımına dönme hakkının bulunması, öldürülenin diyetinin yüz deve olması, cünüplükten kurtulmak için boy abdesti alınması, hunsânın cinsiyetinin belirlenmesinde bevletme uzvuna itibar edilmesi ve akrabalık, sıhriyet ve nesep yönüyle mahrem olanlarla nikâhlanmanın haramlığı İbrâhim peygamberden miras kalmış ve o dönemde uygulanan bazı dini esaslardı.
Sayfa 191
1,344 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.