Ama aşkın modası geçti artık, şairler öldürdü aşkı. Aşk hakkında o kadar çok şey yazdılar ki, kimse onlara inanmaz oldu; bence çok normal. Gerçek aşık acı çeker ve susar. Ama artık önemi kalmadı. Sevda maziye karıştı.
Çevrenizde "Hiçbir şey beni korkutamaz." ya da "Hiç bir şey beni üzemez, asla ağlamayacağım." şeklinde konuşmalara tanık olmuşsunuzdur. Bu konuşmalar, bireyin yaşantılara kapalı olduğunu gösterir. Yaşantılara açık bireyler korkmanın, üzülmenin ya da ağlamanın aynı cesaret ya da mutluluk gibi insana özgü olgular olduğunun farkındadır ve bunları doyasıya yaşabilirler. "Gözyaşı ile yıkanan yüzden daha temiz bir yüz olamaz." (Shakespeare)
"She feels guilty if she doesn't buy it, she feels guilty if she buys it and doesn't eat it, she feels guilty when she sees it in the fridge, she feels guilty when she throws it away."
Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.