Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
.
.
|Martin Eden, Jack London
Hatırlar mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.
Hiçbir tembel hak edilmiş bir dinlenmenin keyfini çıkaramaz, çünkü Pascal'in dediği gibi, nasıl ki ısınmanın tadını almak için üşümek gerekiyorsa, dinlenmenin zevki de çalışmakla çıkar.
Ah! Her yıl yarım düzine öğrenci köylerine, kasabalarına doktor, avukat, öğretmen olarak, iyiliğin yanında söz almak, iyi davranmak için hiç bir fırsatı kaçırmamaya kararlı olarak, ne kadar yoksul olursa olsun her insana en büyük saygıyı göstermeye, gördükleri her haksızlığa etkin ve inatçı bir şekilde karşı çıkmaya, toplumsal ilişkilere daha fazla iyilik, daha fazla adalet, daha fazla hoşgörü katmaya kararlı olarak dönselerdi, yirmi yıl içinde vatan adına, her vatan adına ne mutlu ki mutlak saygı gören ve herkesin yararına son derece güçlü yeni bir aristokrasi oluşurdu.
"Karakterinin bir özelliği, zamana duyduğu saygıydı. Onun ne kadar değerli olduğunu hiç unutmazdı...dakikaları ekonomik kullanırdı...önüne çıkan birkaç dakikayı bu kadarcık bir süre için çalışmaya oturmaya değmez diye düşünerek asla harcamazdı...içinde yanan bir ateş varmış gibi, her şeyi hızlı hızlı yapardı." Hemen herkesin bu kadarcık sürede bir işe başlamaya değmez bahanesiyle aptalca heba ettiği o çeyrek saatlar, o dakikalar yılın sonuna varıldığında muazzam bir yekûn oluştururlar.