Gayet aklıbaşında görünüyor, insanlarla konuşuyordu; her şeyi ötekilerin yaptığı gibi yapıyordu, ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu, hiçbir arzu; varoluşu zorunlu bir yüktü ona. — -- Öylesine yaşayıp gitti.
(Werke und Briefe, Münchner Ausgabe (Herausge. Pörnbacher et al.), dtv, 1988, S.158)