… Dehşetli şekilde kaşınıyordum. Kafam çok kötü durumdaydı. Kaşıntı bulaştıran zehirli takunyalar giymiş karıncalar kafamda yürüyordu…
… Kafam çok kaşınıyordu. Saçlarımın dibinde küçük kımıltılar hissediyordum. Sonra hafif hafif bir kaşınma; sağ kulağımın üstü, hemen sonra tam tepesi, sonra kafamın arkası ve birden alnımın üstü… Parmağımın ucuyla bir-iki kez kaşıyınca bitiyordu. Her kaşıyışımda, acaba bit tırnağımın içine girdi mi, diye bakıyorum, ama yoktu, ele hiçbir şey gelmiyordu. Daha sonra, tek başıma kaldığım günlerde müthiş bir şey keşfetmiştim: Gazeteyi kucağımda davul derisi gibi gergin bir şekilde tutup başımı üstüne eğerek hızlı hızlı karıştırınca, gazetenin üstüne pıtır pıtır bitler, sirkeler düşüyordu. Sonra onları çıtır çıtır kırıyordum...
12 Eylül döneminin siyasi ve sosyolojik iklimini, işkencelerini, iftiralarını, hukuksuzluklarını ve cesur insanları birinci ağızdan anlatan Tarık Akan aynı zamanda Yılmaz Güney'in Yol filminin çekim aşamasındaki bazı anılarını ve filmin siyasi süreçte anlamsız sansürlerini de aktarıyor.
Dönemin acılarını ve koşullarını dramatize edilmemiş bir dille okumak için harika bir kitap.