Züleyha Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca;
“Yûsuf...” diye başladı. “Yûsuf...” diye bitirdi.
Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.
Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelâm yok.
Ve Züleyha’nın lügatinde Yûsuf'tan öte sözcük yok..
Züleyha evli, Züleyha efendi. Âşıktı, hem de kölesine tutsaktı! Ne kadar ayıptı, ne kadar yasaktı!
Dedikodular gelince Züleyha'nın kulağına dedi:
Ateşe düşmeyen yanmayı nereden bilsin? Elini bıçak çizmeyen kanın rengini nasıl öğrensin?