Ve sesimi duyuyorum
Kaburgalarımın gelip artık kavuşamadıkları iniltiden
-Kulun korktuk şerrinden
Ağzımız yerlerde kaldı gerçek dilimizden akmadı
Kuldan korkarken gel zaman git zaman
Bir hayat ki haşa korkmadan yaradandan
Ama elbet ruhumun vazgeçilmez akışı baş çarptığım kayalıklar
Dilediğim en güzel hayat
Çöplerin içinde rüya aradım
Düştümse eğer sana bakarken düştüm
Hâsılı cancağızım,
Ne bu hikâye bitti ne de dert.
Dert insanın kalp kâğıdıydı sanki. Kafa kâğıdımızdan kim olduğumuzu başkaları anlıyordu, kalp kâğıdımızdan kendimizden bir başkası olduğumuzu, biz.
Dertlerin sûretine büründük, kendimize kendimizmiş gibi göründük.
Dert hep çok olunca derman hiç tek olmadı.
Süründük.
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber?...
Öleceğiz müjdeler olsun,müjdeler olsun !
Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun!
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Aşk meselesi işte.
Aşığın şirazesi bozulmuştur bir vakit.
Aşık oldun mu bir kere akıl beden evini terk edip gider.
Mecnun'un hali bir çeşit görmezlik halidir. Kimsin? derler; Leyla'yım der,
Nereye? derler; Leyla'ya der,
Nereden? derler; Leyla'dan der.
İşte o vakit benlikten çıkıp gider insanoğlu. Leyla'ya bakar, Leyla'ya uyanır, Leyla'ya yürür...