Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
"Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?"
"Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek."
"En acısı da, balonumun başına gelenler. Ne güzel olacaktı. Luis'e sor istersen."
"Eminim. Çok çok güzel olacaktı. Ama sen merak etme. Yarın Dindinha'lara gideceğiz ve ipek kâğıdı alacağız. Dünyanın en güzel balonunu yapmana yardım edeceğim. O kadar güzel olacak ki yıldızlar bile kıskanacak."
"Boşuna zahmet etme, Godoia. En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez."