Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Filiz

Filiz
@Filizzz3
11 okur puanı
Aralık 2022 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...
Reklam
Yeni Clairmont'a yürüdüğümüz sırada, "Tipper'ı hâlâ özlüyor musun?" diye sordum. "Ben özlüyorum da... Ondan hiç bahsetmiyoruz." "Onunla birlikte bir parçam öldü," dedi. "En iyi parçamdı." "Öyle mi?" diye sordum. “Söylenecek başka bir şey yok," dedi.
248 syf.
·
Puan vermedi
Yalancılar
YalancılarE. Lockhart
7.6/10 · 1.703 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünya kötü bir durumdadır ve her birimiz elimizden gelenin en iyisini yapmazsak daha da kötüsü olacaktır. Bu yüzden de uyanık olalım. İki şekilde uyanık olalım: Auschwitz'ten beridir insanın neler yapabileceğini biliyoruz. Hiroşima'dan bu yana ise neyin tehlikede olduğunu.
Reklam
İronik olarak, tıpkı korkunun korkulan şeyi getirmesi gibi zoraki bir niyet de insanın kuvvetle arzuladığını imkansız kılar. "Aşırı niyet" durumu özellikle de cinsel nevrozlarda gözlenebilir. Bir erkek cinsel gücünü veya bir kadın orgazm olabilme yeteneğini sergilemek için ne kadar uğraşırsa, o kadar başarısız olur. Zevk, bir yan etki veya yan üründür ve öyle kalmalıdır; bir hedef haline getirildiği ölçüde kaybolur veya bozulur.
"Bunca acının, bunca ölümün bir anlamı var mı? Eğer yoksa o halde yaşamın da bir anlamı yoktur çünkü anlamı hasbelkader kaçıp kurtulmaya bağlı olan bir yaşam nihai anlamda yaşamaya değmez"
"Halihazırda ikinci kez yaşıyormuşçasına ve ilk seferinde, şimdi olduğu gibi yanlış hareket etmek üzereymişsiniz gibi yaşayın!" İnsanın sorumluluk duygusunu, onu ilk olarak şimdiki anın geçmiş olduğunu, ikinci olarak da bu geçmişin değiştirilebilir ve onarılabilir olduğunu hayal etmeye çağıran bu şiardan daha iyi tetikleyebilecek bir şey düşünemiyorum. Bu kaide, insanı hayatın sonluluğu kadar kendisinin ve hayatın dönüştürülebilirliğinin kesinliğiyle yüzleştirir
Her çatışma mutlaka nevrotik değildir; biraz çatışma normal ve sağlıklıdır. Bu tıpkı ıstırabın her zaman patolojik bir fenomen veya nevroz belirtisi olmamasına, bilakis varoluşsal engellenmeden kaynaklanıyorsa, bir kazanıma yol açabilmesine benzer.İnsanın, varoluşunun anlamını aramasının ve hatta ondan şüphe etmesinin bile her durumda, herhangi bir hastalıktan kaynaklanacağına veya hastalığa yol açabileceğine şiddetle karşı çıkıyorum. Varoluşsal engellenme, kendi başına patolojik ya da patojenik değildir. İnsanın hayatın yaşamaya değer olup olmadığına ilişkin kaygıları ve hatta umutsuzluğu varoluşsal bir sıkıntı olmakla birlikte bir akıl hastalığı değildir.
Nietzsche'nin sözleriyle: "Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıl'a katlanabilir." Bu, tutsaklarla ilişkili her tür psikoterapötik ve psikohijyenik çabanın itici gücü olabilir. Bulunabilecek her fırsatta, onlara yaşamları için bir neden (amaç) verilmesi, varoluşlarının korkunç nasılına katlanmalarını sağlayacak gücü sağlamak için gereklidir. Hayatında bir anlam, bir amaç, bir hedef bulunmadığını, bu yüzden de devam etmesine gerek olmadığını söyleyen kişiye acıyın; yakında kaybolacaktır. Tüm destekleyici argümanları reddeden insanın tipik cevabı şöyledir: "Artık hayattan bekleyecek bir şeyim kalmadı." İnsan buna nasıl bir cevap verebilir?
Reklam
İnsan kendini, ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek, ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey, ulaşılabilir bir hedef değildir çünkü çok basit olarak insan bunun için ne kadar çaba gösterirse o kadar uzağında kalır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme sadece kendini aşmanın bir yan etkisi olarak mümkündür.
"Geleceğe (geleceğine) yönelik inancını yitirmiş bir tutsak mahvolmuştur. Geleceğe inancı yitirdiği için manevi dayanaklarını da yitirmiş ve kendisini çöküşe bırakarak zihinsel ve fiziksel çürümenin nesnesi olmuştur."
Bazen insan sadece kaderini kabul etmek ve çarmıhını taşımak zorundadır. Her durum kendine özgüdür ve her zaman karşımızdaki durumun getirdiği sorunun doğru bir yanıtı vardır. İnsan, kaderinin acı çekmek olduğunu fark ederse, ıstırabı kabul etmeyi de bir görev olarak benimseyecektir; bu onun tek ve kendine özgü görevidir. Istırap içinde bile evrende biricik ve yalnız olduğunun farkına varmalıdır. Kimse onu ıstırabından kurtaramaz veya ıstırabı onun yerine yüklenemez. Onun özgün fırsatı, yükünü taşıma biçimindedir.
Sosyal bir yaşam sürmeyen yetişkin kişilerin daha ilerideki yaşamlarında toplum önünde konuşamadıklarını ve sahne korkusu yaşamaya eğilimli olduklarını görürüz. Bunun sebebi izleyiciyi düşman olarak görmeleridir. Onun gözünden izleyiciler düşmanca ve tepeden bakan kişiler olduğundan onlarla karşılaştığında bir aşağılık duygusuna kapılırlar. Aslında bir kişi sadece hem kendine hem de izleyiciye güvendiği zaman düzgün konuşabilir ve sahneden korkmaz.
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.