Düşüncelerimiz çoğu zaman rezonans alanımızı genişletir.Bu yüzden kayıplara dair düşünceler daha fazla kayba sebep olur; aynı şekilde,kazanmakla ilgili her düşünce de daha büyük kazançların yolunu açar. İşte bu yüzden, dış dünyada gerçekleştirmek istediğimiz değişiklikler sadece düşüncelerimizin değişmesiyle de gerçekleşecektir.
Aşk hikâyesi,1600'lü yıllara denk gelen I.Ahmet döneminde geçmektedir.Hikaye, İstanbul'da Sultanahmet Camii'nin temelinin atıldığı gün başlayıp açılış kurdelesinin kesildiği gün bitecek şekilde kurgulanmıştır.
Kitapta caminin sırları,o dönemdeki devlet ve şehirleşme anlayışı,Sultan Ahmet dönemine ait tarihi olaylar ve bütün bunların gölgesinde Müslüman bir delikanlı Bahşı ile Hristiyan bir genç kız Kaknusia'nın hüzünlü aşk hikayesi anlatılmaktadır.
İmkansızın sınırlarını aşmak için iki aşığın kaçışıyla başlayıp, birbirine hiç kavuşamayacak olan iki gerçek aşığın hikayesi... Gündelik aşk tanımlamalarından çok uzak hakiki bir aşka açılan bir yol, sırlarla dolu bir hayat...
Kızın babası Çakır Yorgi, aşıkların kaçmasıyla, kızının peşine eşkıya takar,onları ayırmak isterken esir olmalarına neden olur.Bahşı, sevdiğinin peşini bırakmaz,Kaknusia'nin esir olarak bindirildigi gemiye aşçı yardımcısı olarak o da biner.Denizde çıkan fırtınada gemi alabora olur ve iki aşık derin sularda farklı hayatlara sürüklenir.
Yolları farklı şekilde kesişen,Kaknusia İshak'la, Bahşı da Gunala ile bir hayat sürmeye başlar.Gunala ve İshak'ın bencilce aşkları,iki gerçek aşığın yıllarca birbirini bulmasına engel olur.
Ve bir gün sır perdesi yavaş yavaş aralanır ve taşlar yerine oturmaya başlar ama iş işten geçmiştir artık.Gerçekler itiraf edilip sırlar açıklanır ama aşık ile maşukun kavuşması mahşere kalır.
İskender Pala' nın kaleminden sıcacık,edebi dili hoş, sizi okurken heyecanlandıracak akıcı bir eser.Keyifli okumalar...
Aşk Hikayesiİskender Pala · Kapı Yayınları · 20231,736 okunma
"Kimse zahmet ve emekle vuslat hazinesine kavuşmadı; kimse de emeksiz o hazineyi bulmadı.Her koşan avını yakalayamaz. Avını yakalayanlar ise yine koşanlar arasından çıkar.O koşunun sonunda nefessiz kalmak da vardır."
"Öğretmenliğin en iyi tarafı ne biliyor musunuz? Bir çocuğun yeteneğini keşfettiği ana şahit olmak.Dünyada bununla karşılaştırılabilecek bir şey yoktur "
Emin,Ethem,Ekrem... Birbirinden hazzetmeyen üç erkek kardeş. Kitapta bu üç erkek kardeşin, eşlerinin ve anne babalarının hikayelerini dinliyoruz kendi ağızlarından.Her bir karakter kendi bölümünde,kendi bakış açısıyla yaşadıklarını ve yarım kalmış hayallerini anlatıyor içtenlikle.Karakterler dile gelip kendini anlattıkça, yıllardır saklanan aile sırları bir bir çözülüyor,taşlar yerine oturuyor yavaş yavaş.Hangisini dinleseniz o kişiyi haklı buluyorsunuz sanki.
Hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığına defalarca şahitlik ediyorsunuz.Buzdağının esas görünmeyen kısmı bizi etkiliyor ve hikayenin içine çekiyor.
Meğer insan,içinde ne çok şey saklayıp,kendine bile itiraf edemediği gerçekleri bir anda haykirabiliyormuş yeri geldiğinde.
Sevgisizlik, üzüntüler,yarım kalan hayaller, aile olamayışlar, acılar, ön yargılar,eksik kalanlar ve daha neler neler... İşin garibi de bir şeyi bilmeyen insan daha mutlu sanki,öğrendikçe yüreğindeki ağırlık, sırtındaki kambur daha da artıyor gibi.
İşin özü AİLE kelimesinin sadece kan bağından ibaret olmadığını,insanda BİZ duygusunu ve samimiyeti oluşturamadığı sürece ruhen değil sadece bedenen zoraki olarak bir arada bulunmaktan başka bir şey ifade etmediğini söyleyebilirim.Her şeyin başı sevgi,muhabbet ve birbirine duyulan güven... Gerisi kendiliğinden geliyor zaten.
Klasik bir kurgusu,samimi bir dili ve alışılmış bir üslubu olan bu hikayeden, kendinize fazlasıyla ders çıkartabilirsiniz.Keyifli okumalar...
İnsan böyle bir şey işte. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki, kendim bile sormadım kendime.