Aşk, seni bir taş yapıp kuyuya atan kuvvet. Ne kuyunun dibini biliyorsun ne de neden oraya atıldığını. Bildiğin tek şey, uçsuz bir karanlığın içinde nereye çarpacağını bilmeden, son sürat düşüyor olduğun...
Aşk, bu ilmin en çok üstünde kafa yorduğu mefhumlardan biridir. Hele o aşk karşılıksızsa...Karşılığı olmayan aşk ancak bir ölüyü sevmek gibi sevilirse kalp dayanır. Başka türlüsü hem ruhu, hem bedeni öldürür.
Bu kadar çabuk unutmamız, her şeyi bu kadar çabuk unutmamız rezilce... Biz, en başta sessizliği unuttuk! Sessizlik denen hazineyi konuşarak israf ettik. Kendimizi şerh etmeyi unuttuk.
Yaradan'ın gözünde kimsenin üvey kul olmadığını unuttuk. Cennet diye diye, huri diye diye, aşkı unuttuk. Allah'ın insanı yaratması başlı başına bir daveti zaten aşka... Bunu unuttuk. Yaradan'ı sevmek, onun yarattığı meczubu da, dilenciyi de, günahkarı da sevmekle mümkün olur. Bunu da unuttuk. Tüm yolların aynı yere çıktığını, çırpınıp dursak da ölümün duvarını alamayacağımızı unuttuk.