Filiz

Filiz
@Flzflzz
Kader kavramı yaşla gelen bir düşünce. İnsan gençken genelde düşünülmez bu ve her olan şey kendi istediğinin ürünü gibi görülür. Kendini taş ardına taş dizip koşacağı yolu yapan bir işçi gibi görürsün. Yalnızca çok çok ileri vardığında fark edersin ki yol zaten örülüdür, bir başkası onu senin için çizmiştir ve sana orada yürümekten başka bir şey düşmez.
Reklam
Kendi kültürünün köklerini yitirenler, şimdinin kararsızlığını ve gri rengini önceki yaşamlarla açıklamaya çalışıyorlar.
Yıldızlara baktım, "Donarak ölmek üzere olan bir adamın onlara bakması ve bu parlaklık içinde hiçbir yardım ya da merhamet görmemesi ne kadar acı verici kim bilir?" diye düşündüm.

Reader Follow Recommendations

See All
Uzun bir tarih perspektifinde aynı kaderi paylaşıyor güney halkları. İnsani ilişkilerin ve birey zenginliklerinin önem taşıdığı dönemlerde büyük uygarlıklar kurmuşlar. Daha sonra insani ilişkilerin sıfıra indiği, soyut emeğe dönüşmüş işgücü gerektiren sanayi döneminde güçlerini yitirmişler. Şimdi kuzeyin teknik üstünlüğü ve toplumsal örgütlenişini hayranlıkla izleyip ama yine de insani ilişkilerde, sofra adabında, dostlukta kendi geleneklerini sürdürerek yaşayıp gidiyorlar.
Batı'nin son yıllarda ürettiği plastik renkli bon bon müzikle, mutlu, sağlıklı ve dinamik ilişkiler yaratmak için giriştiği denemeler yanında bütün Akdeniz, Sicilya'dan Girit'e, Barselona'dan Mersin'e kadar yanık, trajik bir hüznün yankılandığı şarkılarla çınlıyor. "Meali anlamayan nesle aşina değiller."
Reklam
Bana, "Şuradan gitsen daha iyi, buradan yapsan böyle kazançlı" diye önerilen yollarda çok tökezledim. Dayatılmış rollerde her seferinde repliğimi unuttum. Kendim yazıp, oynayıp, sonuçlarına katlandığım her yolda geliştim. Geliştikçe daha iyi bir kişi oldum.
Hayatımızı zorlaştıranlar başımıza gelenler değildir; kendi iç dünyamızla, zihnimizle, karanlık ve aydınlık yönlerimizle bağlantıyı koparmış olmamızdır.
Çocukken büründüğümüz roller yetişkin olduğumuzda içine gireceğimiz bir kostüm olur.
Gittikçe metalaşan dünyaya karşı en büyük başkaldırı, iki insanın uzlaşabilme becerisi geliştirebilmesidir.
Kendinden vazgeçen insanın başka bir yuvası olmazmış. Anladım ki kendini yuva bellemeyeni başka hayatlar yoluna katmazmış.
Reklam
Hiç düşündünüz mü yeterince iyi olmak için daha ne gerekiyor? "Yeterince" nerede yeterli kabul ediliyor? Ben bunun bir sınır kapısı olduğunu hiç düşünmüyorum. Sınırlar bulanık ve kapı vizesiz olarak hep açık. Git gidebildiğin kadar, sonsuz. Ya da gökkuşağının altından geçmek gibi imkansız bir gelecek düşü, "yeterince iyi olmak".
Güç oyunları kadar ilişkileri yoran ve sınayan çok az unsura rastlıyoruz. "Bu benimle değil seninle ilgili," cümlesi her ne kadar dikkate alınmaya değer olsa da eğer bir silah ve karşı tarafı suçlama malzemesi olarak kullanılıyorsa saldırıya dönüşmüştür.
"...kalan ömrünü bir mirasyedi olarak geçirmekten hoşnut görünen, mesleği, belirgin bir tutkusu olmayan, dünyaya kendisinden bir şeyler bırakma dürtüsünden yoksun bir erkek olduğunu söylerdim. Tıpkı onu çıkardığım hedefsiz araba gezileri gibi. Arka koltukta sürdürülen, yanından akıp geçen bulanık yaşamı seyretmekle yetinen bir yaşamdı bu. Kayıtsız bir yaşam.
Bay Wahdati arka koltukta kıpırdamadan, benimle hiç konuşmadan otururdu; camı açıp ağaçtan ağaca uçan kuşları, göle vuran ve suyun yüzeyinde oynaşan binlerce minik lekeye dönüşen güneş ışığını seyretmekten hoşnut gibiydi. Ona dikiz aynasından bakardım ve bana dünyanın en yalnız insanıymış gibi gelirdi.
Köpeğin Şabdağ'da uzak durmadigi tek kişi Peri'ydi. Kıza duyduğu sevgi sınırsız, lekesizdi. Peri onun bütün evreniydi. Sabahları kızın evden çıktığını gördüğü an yerinden fırlar, tepeden tırnağa titremeye başlardı. Kesilmiş kuyruğunun kökünü deli gibi sallar, kızgın kömürlerin üzerinde yürüyormuşçasina patileriyle yeri döverdi. Kızın etrafında mutlulukla hoplayıp zıplardı. Bütün gün Peri'nin peşinden ayrılmaz, topuklarını koklardı, geceleri ayrıldıkları zaman da kapının önünde gamlı gamlı yatıp sabahı beklerdi.
Iyi öğretmenler bilgiye sahip olanlardır, en iyileri ise kişinin onların öğretilerine inanıp inanmamasıyla ilgilenmezler. Onlar gerçeğini sunar ve sonra sizi gerçekten keşfetmek üzere kendinizle baş başa bırakır.
Sayfa 13
Reklam
Hayatı kontrol edebileceğini zannediyorsun ama yanılıyorsun. Dünyayı kontrol edebildiğimiz inancı bir çeşit yanılsamadır aslında. Bilinçli varlıklar oluşumuz böyle bir yanılsamaya sebep oluyor. Var olan var olmaya devam ediyor, biz de bu varoluşun bir parçasıyız. Bu yönüyle güçsüz olduğunu ve büyük resmi kontrol edemeyeceğini anlayan insan yersiz savaşlarından vazgeçiyor ve gücünü gerçekten işe yarayabilecek alanlara verebiliyor.
Hatcelerin evinin önüne bakamıyordu. Evlerinin önündeki o ulu ağacı göremiyordu. Sonunda kendisini yenemedi, ağaç geldi gözünün önünde durdu. Bir gece gibi gerildi önüne. Delikanlı yüreği küt küt atarak divlik kuşu gibi öttü. Deli gibi bir bekleme kasırgasında delikanlı bekledi. Yumuşacık, sıcacık, sevgi taşan kız geldi. Memedin boğazına bir şeyler tıkandı, iki damla yaş gözlerinden aşağıya yuvarlandı indi.
Kendi kişiliğini ortaya koyabilmek ve istediklerine zaman ayırabilmek için diğer insanların senden istediklerine sınır koyman gerekir.
Birçok insan şefkati sadece çevresindeki insanlara gösterilebilecek bir duygu zannediyor. Ama en temelde kişinin kendine şefkat göstermesi gerekir. Peki kendine şefkatle yaklaşmak neden bu kadar zor?
Sayfa 126Kitabı okudu
Sende olmayanı ne başka bir insanda ne de başka bir eşyada bulabilirsin. İnsan hangi yola çıkıyorsa çıksın başlangıç noktası kendisi olmalıdır.