Bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleri ile ortaya koymak durumundadır. Bu bir çeşit alın yazısıdır.bu alın yazısı da başkaları tarafından okunmazsa hem ölünür ve hem de dünyada ölümün anlamını bilmez; Bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır.
Sevgili Bilge
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım.yada son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda bir çok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.insanları eski termo yapmış olduğun gibi büyük bir boşluk içine bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi Beylik Bir ifadenin içine düşmeseydim.Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım.
"Ah! Kahretsin Ned.Onu böyle bir yere mi gömmek zorundaydın?" Sesi unutulmamış bir acının etkisiyle kükrer gibi çıkıyordu. "O karanlıktan fazlasını hak ediyor..."
"O Kışyarının Stark'ı. Yeri burası."
"O tepelerde bir yerde olmalıydı. Bir meyve ağacının ve güneşin altında. Başının üstüne gökyüzü ve bulutlar olmalıydı yağan yağmurlarla temizlenmeliydi."
"Evet,hareketlerindeki anlamı,sesinin ahengini,bakışlarındaki gizli kıvılcımları tüm canlılığı ile sana anlatabilmem için en büyük şairlerin kabiliyetine sahip olmam gerekir."