Kendi kendisinin bir gölgesi olarak bu dünyanın boşluğunda amaçsız dolaşmaktansa ölmüş olmak daha iyi değil mi? Bazen, çok öfkelendiği anlarda çarmıha gerilmiş birinin söylediği şu sözü mırıldanır: "Tanrı'm, sevgili Tanrı'm, beni niçin terk ettin?"
"İnsanlara karşı her zaman korku dolu bir ürperme hissettiğim ve insan gibi konuşma, insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım. Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve bunun yerine kendimi masum bir neşe havası geliştirmeye adadım. Böylece yavaş yavaş eksantrik bir soytarıya dönüştüm."
Sık sık düşünen biri olmadığımdan, farkına varmaksızın, içimde bir yığın ufacık başkalaşım birikir ve sonra günün birinde gerçek bir devrim ortaya çıkar. Hayatıma tutarsız, çelişkili bir görünüm veren de budur.
İnsan düşüncesinin bir anlam taşıyabilecek biricik tarihini yazmak gerekseydi, yapılacak şey birbirini kovalayan pişmanlıklarının ve güçsüzlüklerinin tarihini yazmak olurdu.