Araştırma ve bilim inançsızlıkla başlar. Ama inançsızlık doğası gereği streslidir! Sadece güçlüler bunu kaldırabilir. Bir düşünür için gerçek soru nedir biliyor musun?
Gerçek soru, ne kadar gerçeğe katlanabileceğimizdir.
Düşünmek, sorgulamak ve anlam aramak için müthiş bir kitap. Çoğunlukla Breuer ve Nietzsche arasında geçen konuşmalardan oluşuyor olsa da insanı hiç sıkmıyor. Aksine onların düşüncelerinde kendine dair bir şeyler buluyor insan. Kesinlikle bir şans verilip okunması gereken bir kitap.
Herkesin hayatında bir an var. Bir kriz. İnandığı şeylerin yanlış olduğunu söyleyen bir aksama. Herkesin başına geliyor; tek fark bu bilginin insanı nasıl değiştirdiği. Çoğunluk bilgiyi gömüp orada yokmuş gibi davranıyor. İnsanlar böyle yaşlanıyor işte. Yüzlerini kırıştıran, sırtlarını kamburlaştıran, ağızlarını ve azimlerini büzen şey bu. Bu inkarın ağırlığı. Gerilimi. Bu sadece insanlara özgü bir şey de değil. Herhangi bir varlığın gösterebileceği en büyük cesaret ya da delilik, değişme eylemi.
Önceden bir şeydim, şimdi başka bir şeyim.
Bir kitaptan beklentisi nedir insanın? Akıcı olması, anlaşılabilir sade bir dille yazılması, okuyanı içine çekmesi vs. Bu kitap bu özelliklerin çoğuna sahip. Sona doğru yaklaştıkça insanı merak ettiriyor. Acaba nasıl ilerleyecek diye düşündürüyor. Ve konusu gerçekten insanı etkiliyor. Yanık mektuplar içinizde bir yerlere dokunuyor. Tek sorun yazarın paragrafları çok uzun tutmuş olması. Ancak bu durum kitaptan sıkılmanıza neden olacak kadar rahatsız etmiyor.