- Düşündüm de. Senin bir tek Encantado'daki kızın var, değil mi?
+ Evet.
- Evinde yalnız başına yaşıyorsun, değil mi, kafesteki iki kuştan başka kimsen yok?
+ Evet.
- Torunun olmadığını söylemiştin, değil mi?
+ Evet.
- Beni sevdiğini de söyledin, değil mi?
+ Evet.
- O zaman neden bizim eve gelip babamdan beni sana vermesini istemiyorsun?
+ Sen benim oğlum olmak mı istiyorsun?
- İnsan babasını doğmadan önce seçemiyor. Ama ben seçebilsem seni seçerdim.
+ Gerçekten mi, bızdık?
- Yemin bile edebilirim. Hem böylece sofradan bir tabak eksilmiş olur. Söz veriyorum, bir daha hiç küfretmem, kıç bile demem. Ayakkabılarını boyarım, kuşların kafesini temizlerim. Çok uslu dururum. Okulun en iyi öğrencisi olurum. Her şeyi yaparım, bütün kurallara uyarım.
- Başkasına verilirsem evdekiler sevinçten ölürler. Rahat bir nefes alırlar. Glória ile Antônio'nun arasında doğmuş bir ablam var, Kuzey'e yolladılar. Zengin bir kuzenimizin yanına verdiler, okuyup önemli yerlere gelsin diye...
- Vermek istemezlerse satın alabilirsin. Babamın hiç parası yok. Beni kesin satar. Çok para isterse taksitle alabilirsin...
- Bak, Portuga, beni istemiyorsan hiç önemli değil. Seni ağlatmayı istemezdim...
+ Ondan değil, evladım. Ondan değil. İnsan hayatta işleri öyle tek bir hamlede çözemiyor. Yine de sana bir teklifte bulunacağım. Seni anne babandan ve evinden ayırmam mümkün değil. Ne kadar istesem de buna hakkım yok. Ama bugünden itibaren, seni yavrummuş gibi seven ben, sana öz evladımmışsın gibi davranacağım.
- Gerçekten mi, Portuga?
+ Yemin bile edebilirim, senin hep dediğin gibi...