Bu anlamda, bu bölümde daha sonra göreceğimiz gibi, mutluluk arayışı eksik, siz mutluluk ve tam kişisel gelişim, ideal ufuklar olduğu ölçüde her zaman ulaşılamaz olacağı için bireyleri her zaman eli boş seylerden yoksun oldukları bir konuma yerleştiren benliğin esasen eksik olabileceği varsayımıyla, bireyin daha iyi bir versiyonuna ulaşılabilieceği vaadini birleştiren ikircikli bir anlatı temelinde bireyleri sonsuz bir kendini yaratma süreci- ne sokar. Bu ikircikli anlatı, mutluluk doyumsuzluğunu sürekli tüketimle yakından ilişkilendiren bir pazarda mutluluk ideal bir meta ya dönüştürür; Amerikan yapımı “Mad Men” adlı dönem dizisinin ünlü baş karakteri Don Draper’ın bu bölümün başında yer verdiğimiz sözleri bu bağlantıyı zekice özetler.Tüm bu bakış açıları, mutluluğun bir meta olarak kendi ayrı varlığını edinerek günümüzün pazarında neden bu kadar merkezi hale geldiğini anlayabilmemiz için gereklidir.
"Reklamcılık yalnızca ve yalnızca bir şeye dayanır: mutluluk [...] Peki ama mutluluk nedir? Mutluluk daha fazla mutluluğa ihtiyaç duymadan önceki bir andır. — DON DRAPER, “Mad Men”"
Son 1 yılda okurken en az zevk aldığım sayı oldu. Okurken mutlaka alıntı yapacak, köşeye yazacak sözler olurdu. Bu sayıda not alacağım söz yazı veya tespit bulamadın benim için hayal kırıklığı.
"Sosyal medya içerisinde ilgi çekecek bir şeyler görmek için ilgimizi çekmeyen binlerce içeriğin esiri oluyoruz. Sonunda ilgimizi çekeni bulduğumuzda ise ilgimiz bile bize küsmüş olduğundan tat almıyoruz hayattan."
Britanya'nın muhafazakar başbakanı David Cameron'un görev süresi boyunca tetiklendi. 2010 yılında Cameron ülke tarihindeki en büyük ekonomik kesintileri açıkladıktan hemen sonra, İngiltere'nin mutluluğu ulusal ilerleme endeksi olarak benimsemesi gerektiğini açıkladı. Muhafazakarlar ekonomik sorunları bir kenara bırakarak, bunun yerine Britanyalılar arasında yeni bir fikri teşvik etmeye odaklandı: 'Hayatta paradan daha önemli şeyler olduğunu kabul etmemizin vakti geldi ve gayri safi yurtiçi hasıla yerine gayri safi esenlik hasılası, yani genel esenliğe odaklanmamızın vakti geldi.' Burada bireysel ve toplam mutluluğa odaklanmak, gözü gören herkesin açıkça görebileceği gibi dikkatleri gelir dağılımı, maddi eşitsizlikler, sosyal ayrımcılık, cinsiyet eşitsizliği, demokratik sağlık, yolsuzluk ve şeffaflık, nesnel ve algılanan fırsatlar, sosyal dışlama ve işsizlik oranları gibi retan gösteren daha objektif yaşam karmaşıklığı sosyo-ekonomik göstergelerinden uzaklaştırmak ve başka yöne çekmek için gerçekten bariz bir stratejiydi. Başka örnek vermek gereklirse, İsrailliler ülkelerinin dünyadaki en yüksek eşitsizlik seviyelerinden birine sahip olduğunu ve devam eden bir işgale yaşadığının üstünü örtebilecekmiş gibi dünya mutluluk göstergelerindeki yüksek sıralamalarını gururla sergilemeyi severler..