Her yerde denk gelmemin aksine sonunda beni kitabı okumaya iten, anlam ve anlamlandırmayla bir derdi olmasıydı.
Çünkü hep tekrar ettiğim şu klişe cümle bu konu üzerine söylenmiş en makul ifadeydi benim için;
"Hayatın anlamı anlamsızlığındadır."
Yazar anlam istencine karşı çıkılmasını, bunu sorgulamanın patojenik olduğunu düşünenleri ısrarla eleştiriyor. Kısacası varım, buradayım o halde varlığımın anlamını da sorgularım kardeşim diyor:)
Düşününce hayata tek bir anlam atfetmemekle, 'anlam anlamsızlığındadır' demek aslında bir noktada kesişen iki olgu. Birbirinin zıttı iki çizgi gibi görünmüyor bana. Çünkü anlamsızlığın içinde bir akışkanlık ve değişkenlik mevcuttur.
O tekliğe ve sabit olana indirgenemez. Anlamsızlık manadan yoksun olmaktan ziyade verilebilecek cevabın tekliğinden yoksun olma durumunu ifade eder.
Köyden şehire, dünden bugüne, çocuktan gence, gençten yaşlıya ve senden bana "anlam" değişkenlik gösterir.
Kesinlikle ayırdığınız zamanı size tüm duyguları ve sorgulamaları yaşatarak hak eden, kendisi minik ve bir çırpıda okunsa da etkisi büyük olan türden kitaplardan biri. Sadece kendinize değil alıp etrafınızda bu konuda dertli olan arkadaşlarınıza da hediye etmek için yerinde bir seçenek olabilir.
Kitaptan bir alıntıyla noktalıyorum;
Varoluşçuların da söylediğine göre,
"insandan asıl beklenen hayatın anlamsızlığı değil, 'koşulsuz anlamlılığını' rasyonel boyutta kavrama yetisinden yoksun olunabileceğidir."