Herkesin sadece yemek yemek ve para kazanmakla, eğlenmek ve emir vermekle ilgilendiği bir dünyada ara sıra birisinin çıkıp şeylerin görünümünü tazelemesi, olan şeylerin olağanüstülüğü, banallikteki gizemi, çöpteki güzelliği hissettirmesi gerekir
İnsan, evrenden bir şey beklediği sürece, teslim alan, değişim ve değiş tokuş yapan, parası verilmediğini de, senedi ödenmediğini, zarar ettiğinde sinirlenen, iflas ve intihar eden bir satıcıdan farkı olmaz.
Kimseye borçlu olmak istemem ve alacaklarımı minnet duymadan da bir güzel yaşarım. Kendim olmak, tek başıma kendi kendimin ve kendi şeylerimin ayrık, özgür, bağımsız, yegâne ve yasal sahibi olmak istiyorum. Ben adası olmayan bir Robinson’um.
… tüm utançların ve üzüntülerim üzerine kendi başıma uzun uzun düşünmeye ihtiyacım var, güneşin ve sokaklardaki çakıl taşlarının keyfine dost ya da sohbet olmadan kendimle yüz yüze gelerek ve salt yüreğimin müziğini dinleyerek varmaya ihtiyacım var.
Birkaç söz bir insanın psikolojisini çözmeme yeterli geliyordu ve psikolojisini çözdüğünde ise kendi içini görmekten dolayı yüzü kızarsın ve utansın diye bir ayna misali onun karşısına koyuyordum.
İnsanoğlu mutsuzluğa alışamıyor, inanın; çünkü çekmekte olduğumdan daha beteri gelemez başıma diye avuturuz hep kendimizi, ama sonra, zamanla, beterin beterinin yolumuzu gözlemlediğini anlamaya başlarız.