İktidarın arkasındaki iktidarsızlığın başkan babamızın her daim bağlı ve sarılı duran hayalarındaki fıtıkla sembolleştirildiği, iktidarsızlığını tıpkı yüzlerce kadınla yatıp sayısız piç doğurtarak sakladığı gibi çeşitli zulümlerle halkından saklayan, gücünün ve güçsüzlüğünün farkında bir hükümdarın yaşamla olan mücadelesini okuyoruz bu
...kim bilir belki de bizim düşlerimizin ürünü bir görüntüydünüz, hayatın asıl yüzünü bilmeyen gülünç bir zorba, bizse sizin kanlı canlı ve geçici olduğunu aklınıza getirmekten ürktüğünüz hayatı doyumsuz bir tutkuyla seviyorduk, öyle olduğunu bilerek generalim, başkası yoktu ki, çünkü bizler kim olduğumuzu biliyorduk; oysa o hiç bilemedi, ölümün kamçısıyla köklerinden biçilmiş ihtiyar bir ölü olarak kaldı usulca sızlayan hayasıyla, sonbaharında, son donmuş yaprakların karanlık hışırtılarında unutuș gerçeğine, sılaya uçuyordu...
Hiç kimse göğsünü gere gere "Ülkemizde yargı çok iyi işliyor, el değiştirmesine ne gerek var?" diyemediği için de özelleştirme yanlıları her geçen gün biraz daha artmaktaydı.
Ama gırtlağımıza kadar çelişki ortamına gömülmüş olunca, bu düzen hep böyle sürecekmiş, kurtuluş yokmuş gibi geliyor, en azından bizim için. Sen de böyle düşünmüyor musun?
Ne olursa olsun, hangi biçimde olursa olsun kenter düzenine katıldığın, onun bir parçası olduğun andan sonra, salt dürüstlük sadece yanılsamadır, sevgili dostum.
Hayatımızın ilk durağıdır kent. Adlarını bilmen gerekmez, gülümsemek ve başınla hafifçe selamlamak için seninle aynı durakta bekleyenleri. Ne var ki ara duraklardan binenleri oyunbozan sayar, yürek soğukluğuyla karşılarsın; bu cüretleri karşısında şaşkınlıktan söyleyecek söz bulamazsın. Bunu ancak başka bir kente geldiğinde, o ara durak yolculardan biri olduğunda duyumsar, içinin bütün ezikliğiyle gözlerini yere indirirsin. (Anımsadım ve sakınarak gülümsedim.) Anımsar ve sakınarak gülümsersin. Çağrışımların geniş ocağıdır kent...