Yakup bir gün çölde bir adamla karşılaşır ve tanyeri ağarıncaya kadar onunla güreşir. Yakup, bırak gideyim, dediği halde, güreş tuttuğu kimse onu bırakmaz ve daha sonra o kişi Yakup'a " Artık sana Yakup değil, İsrail ( Yahudilerce: Tanrı'yla güreşen) denecek. Çünkü sen, Allah'la ve insanlarla güreşip yendin!"der. Tevrat'ta anlatıldığına göre bu güreş esnasında Yakup'un uyluk kemiği incinmiştir. Bu nedenle Yahudiler, bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler.
" Fakat yüce Tanrım sabretmek yarattığın biz kulların için ne kadar da zor, çünkü yanan yüreği canlı bedenimize Sen koydun ve yeryüzündeki ömrümüzün ne kadar kısa olduğu bilincinin ve korkusunun tohumlarını derinlerde bi yere Sen yerleştirdin. "
" Her şeye Kadir olan Tanrım, seninle konuştuğum için yüreğim kalbimden fırlayacak gibi , fakat senin korkunla bedenimde sarsılan, çırpınan kalbi yaratan Sen değil misin? Senden korkuyorum ve Sana olan korkumdan sevgine sığınıyorum, çocuklarım için endişeleniyorum, değersiz sözcüklerimle sonsuzluğuna sığınıyorum.Beni ne akıllı yarattın ne de kurnaz , bu nedenle bilmiyorum nasıl yatıştırabilirim öfkeni, kendimden bahsetmek dışında,bir zamanlar öfkemi nasıl dindirdiğimi anlatmam dışında. Söz daha ağzımdan çıkmadan ne diyeceğimi bildiğini biliyorum, kullarının söyleyeceği her sözcüğü daha ses olup dudaklarından dökülmeden bilirsin Sen, her eylemi biz fanı kullarının elinden çıkmadan önce bilirsin Sen. Fakat yine de yalvarırım sana, bu günahkâr kulunun hatırına dinle söyleyeceklermi sabırla."