Öbür taraftan, Libya, Tunus, İran, Afganistan,Cezayir, Mısır gibi Müslüman ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti'ni örnek aldığını görüyorlardı, Mustafa Kemal devrimlerinin sirayet etmesini önlemeye çalışıyorlardı.
İngilizler Musul'da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye'deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken, bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardı. Yapılması gereken, Kemalist Cumhuriyet'in hem din düşmanı hem Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp, işlemekti.
1932-1933 arasında Türkiye'de görev yapan Amerikan büyükelçisi Charles Sherrill, 1934'te kaleme aldığı Atatürk biyografisinde şunları yazmıştı: ''Mustafa Kemal'in din bahislerinden hoşlanmadığı söylenirdi. Halbuki benimle bu konuya dair gayet serbest ve uzun uzadıya konuştu. Bütün Türkler kendi kendilerine okuyup anlayabilsinler diye Türkçeleştirilmiş, Kur'an gibi büyük bir kitabın kapılarını ardına kadar açmıştı. Fevzi Paşa 22 gün 22 gece fasılasız devam eden Sakarya Savaşı boyunca bir tek defa bile namazını ihmal etmemişti, Tanrı'ya dualarını sürdürmüştü, bu ağırbaşlı cesur komutan, askerlerinin moralini yükseltmek için mevziden mevziye dolaşarak, erlerine Kur'an dan parçalar okumuştu. Aynı derecede soğukkanlı ve savaşta bir an bile cesaret ve azmini kaybetmemiş olan İsmet Paşa da Fevzi Paşa gibi dinine yürekten bağlı bir Müslüman'dı. Bu iki dindar komutan, Mustafa Kemal'in en yakın iki generaliydi.''
Mehmet Akif'in ünlü beyti çok klasiktir. Çok hatırlatılır. Ama çok da doğrudur. Biz de hatırlatalım. ''Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi''