Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülden Gümüş

Gülden Gümüş
@Guldenizada
Kitap okumak; yemek yemek, su içmek gibi benim için. Okumadan yapamayangillerdenim ben de.
Dini inançları olan insanlar bile öne sürülen tüm iddalar arasında hangilerini red ve kabul edecekleri konusunda seçim yapmak zorundalar. Bazılarını reddederek şunu söylemiş ya da en azından şuna inanmış olurlar: bu iddalar yanlıştır. Bizi geçerli bir nedenle yaratmış, sevgi dolu bir ebeveyn gibi bizi önemseyen, cömert bir Tanrının varlığı gerçekten harika olurdu. Fakat, dünyanın hali bunun doğru olmadığına dair bize oldukça fazla sayıda kanıt sunuyor.
Sayfa 62
Reklam
... insan doğası anlamsal boşluklardan her ne pahasına olursa olsun kaçınmak ister -boşluk korkusu. Herkes olmasa da çoğu insan boşluğu ya da boşluğun önemini inkar ederek onunla başa çıkmaya çalışır.
Sayfa 58
Hayatın bir "amacı" ya da "değeri" olabilmesinin ya da "sınırlarını aşmasının" bir yolu önemli bir iz bırakmaktır. Fakat insanlar çeşitli şekillerde iz bırakırlar ve o izlerin bir çoğu lekelerdir. Gerçekten insanlık tarihinde en çok etkiyi yapmış kişiler korkunç insanlardır. İzleri çoğu zaman ölüm ve tahribattır. Adolf Hitler, Joseph Stalin ve Pol Pot gibi. Tarihte etkisi olanlar, imparatorluklar kuranlar ve toplumları tahakküm altına alanlar, acımasız fatihler, tiranlar, soykırımcılar, tecavüzcüler ve yağmacılardır.
Sayfa 41

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
258 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Keşke Hiç Olmasaydık
Keşke Hiç OlmasaydıkDavid Benatar
8/10 · 209 okunma
Reklam
Engeliliğin Toplumsal Argümanı
Dolayısıyla bozuklukları olanların engelli olmasının nedeni, yetersiz oluşları değil, toplumsal düzenlemelerin o yetersizliğe sahip olan insanları dışlayacak şekilde tasarlanmış olmasıdır. Görme engellilerin görememesi, işitme engellilerin duyamaması onları engelli hale getirip, hayatlarını daha kötü geçirmelerine sebep olmuyor. Sadece, toplum onların kendilerine özgü yetersizliklerine uygun düzenlemeleri yapmıyor. Başka bir deyişle, görme engelli ve işitme engellilerin hayatlarının daha kötü geçmesine neden olan şey, içinde yaşadıkları ayrımcı sosyal koşullar.
Sayfa 136Kitabı okudu
Ebeveynler biyolojik arzularını giderip, çocuk bakarak ve büyüterek kişisel tatmin sağlıyorlar. Çocuklar büyüdüğünde, ebeveynlere arkadaşlık da yapıyor. Onlara torun da sağlayabiliyorlar. Buna ek olarak, çoğu zaman yaşlılık zamanında kişinin güçsüz olduğu dönemde sigorta poliçesi işlevi görüyorlar. Çocuklar genetik madde, değerler ve fikirlerin geçirilmesiyle -ve ebeveynler öldükten sonra onların da çocuklarında ve torunlarında yaşamasıyla- ebeveynlere bir çeşit ölümsüzlük de sağlıyor.... Yalan ya da yanlış mı, bence kesinlikle değil
Sayfa 119Kitabı okudu
Harika bir hayat o kadar nadir ki, her bir hayata karşın milyonlarca sefil hayat var.
Sayfa 111Kitabı okudu
#arthurschopenhauer şöyle diyor; en kararlı ve umursamaz iyimseri hastanelere, kliniklere, ameliyathanelere, hapishanelere, işkence odalarına ve köle barınaklarına, savaş meydanlarına ve idam alanlarına görürsek, ıstırabın, soğuk bir merakın bakışlarını dışlayan, en karanlık meskenleriyle onu tanıştırsak ve en sonunda da Ugolino zindanlarında açlıktan ölen mahkumları görmesine izin versek, bu mümkün dünyaların en iyisinin nasıl bir yer olduğunu eninde sonunda kesinlikle anlardı... Peki bunların çoğunun sebebinin de insan olduğu düşünülünce, gerçekten de insan düşünüyor, #keşkehiçolmasaydık mı acaba?
İşte güzel bir soru ve cevabı.
... neden 40 yaşındaki gibi, 90 yaşındaki ölü trajik değildir? Bunun tek cevabı muhakememizin koşullarımız tarafından kısıtlanması olabilir. Ulaşabileceğimizin ötesindekini hayati anlamda iyi bir durum olarak algılayamıyoruz.
Reklam
Kişi, yokluklarında sıkıntının kendiliğinden hasıl olduğu hazlara ulaşmak için gayret etmek zorundadır. Sonuçta, acıyı (ve can sıkıntısını) kendimizden uzak tutabilmek için sürekli çalışmak zorundayız ve gene de çabalarımız mükemmel sonuçlar vermez. Tatminsizlik hayata hâkimdir. Tatmin olduğumuz anlar ve belirli süreler vardır fakat hepsinin arka planında sonucunda doyuma ulaşılamayan mücadeleler yatar.
İnsanlar günlük yaşamın rahatsızlıklarına o kadar alışmışlardır ki, onları sürekli hissetmelerine rağmen, tamamen göz ardı edebilirler. Son olarak, bu rahatsızlıkları herkes yaşar ve onları, yaşam kalitemizi diğer insanların yaşam kalitesini ayırmak için kullanmayız. Sonuç olarak normal rahatsızlıklar, öznel iyi olmuş değerlendirmesinin radarına takılmaz. Günlük hayatımıza nüfuz eden rahatsızlıklar üzerine düşünmeyişimiz, onların hayatımıza nüfuz etmediği anlamına gelmez.
Aşırı iyimserlik adaptasyonu güçleştirir ve bir miktar kötümserliğin de avantajları vardır.
Kişinin kendi hayatının ne kadar iyi gittiğiyle ilgili yargısı, hayatının ne kadar iyi gittiğine değil, başkalarının hayatlarına kıyasla ne kadar iyi gittiğine bağlı. Bu yüzden, öz değerlendirmeler gerçek yaşam kalitesinden ziyade katşılaştırmalı bir sonucun göstergesi...
Üreme taraftarlığının beşeri (sadece siyasi değil) bağlamda, bir başka işleyiş şekli de üretenlerin çocuk yaparak kendi değerini arttırması. Onlara bağımlı olan kişilerin varlığı ebeveynleri daha değerli kılıyor.
765 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.