Sık sık yalnız kalmışı: henüz çocukken kırda kaybolduğunda, gece vakti cinayetin kol gezdiği şehir sokaklarında, hatta bir gece önce yolda uyuduğunda. Ama şimdi durum farklıydı.
– Bu da ana işte, diyordu. Benim de anam vardı. Zavallı kadın "köpekler bile ana olmasın" derdi. Demek analıktan, daha doğrusu benden o kadar canı yanmıştı.
Her değişimin kendisiyle birlikte sürüklediği umut ve kaygıları tattığı bu eski evden ilk kez ayrılmanın acısı ve annesini veda etmenin heyecanı yüreğini doldurmaktaydı, ama tüm bu duyguların üzerinde tanımlayamadığı güçlü bir düşüncenin ağırlığını, adeta değiştirilemeyecek bir şeylerin olacağını, neredeyse dönüşü olmayan bir yola çıkışın sevgisini hissediyordu.
İmanımızı merkeze alarak; inancımızı çok iyi öğrenerek ve niyetimize, düşüncemize, işimize, yaşayışımıza esas kılarak dosdoğru müminler olalım. En değerli olan imanı herhangi bir şey saymayalım.
Şimdi geçmişin yanlışlarında boğulmayı bırak.
Gelecek endişesinin de boşuna hamallığını yapma. Güzel şeyler için adım at. Ayağa kalk ve kendine seni ilerletecek arkadaşlar bul.
İnsan bilgili, ahlaklı, dürüst biriyle arkadaş olursa ondaki bu güzel kokular kendisine de sirayet edecektir. Daha sonra o güzel davranışlar kendisinde de görülmeye başlayacaktır.
Ancak insan kötü biriyle arkadaşlık ederse o zaman kendi ahlakı da o arkadaşın ahlakına benzeyecektir.
Ben Şeyh Galib'i tanıdıktan sonra üç beş yıl kendime gelemedim. Ne bu, ne bu, dedim. Nabi'de akilane, Galib'de aşıkane bir lezzet bulursunuz. Zahmeti nedir? E, biraz lügat karıştırmaktır.
Sayfa 51 - Hayati İnanç'ın verdiği röportajdan bir kesit