Ayşegül Taylan

Ayşegül Taylan
@Gulltaylan
Türkçe öğretmeni
22 Haziran
76 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
İnsanlar genelde kitapları salim bir liman, güvenli bir sığınak olarak görürler. Gerçek dünyalarından uzaklaşıp hayali âlemlere dalmak isterler. Veyahut kendi acılarını unutup başka insanların mutluluklarına seyirci olmak vasıtasıyla bir nebzede olsa kendilerini güzel günlere inandırırlar. Ancak "Milenaya Mektuplar" bende gerçek hayattan kaçmak için okunan bir kitap izlenimi uyandırmadı. Bilâkis Kafka'nın yaşadığı acının, sevginin, tutkunun gerçekliği ruhumu sarıp sarmaladı. Güzel günlerden ziyade "aşkın acısının" güzelliğine inandım. Kitabı okurken keşke Kafka olabilseydim dedim. Keşke onun yaşadıklarını yaşayabilecek muaazam bir kalbim olsaydı. Ya da en azından Milena'nın tırnağı kadar bile sevilebilseydim... Bir mektubun insanda böyle derin izler bırakabileceğine inanmazdım "Milena" yı okumadan önce. Ve şaşırıyorum nasıl oluyor da bu mektupları okuyan Milena darmadağın olmuş hayatını bırakıp da "Kafkasına" gitmiyor. Belki de Milena ne denli sevildiğinin farkında değil ya da Milena'nın sevgi anlayışı Kafkadan çok uzak. Sebep ne olursa olsun Kafka Milena'nın "dolabı"olmak isteyecek kadar tutkuyla vazgeçmiş kendinden. Ve son olarak günümüzde ki sevginin doyumsuz hâline bakınca, Kafka'nın, Milena'nın kendisi "yanında yürümesini"bile büyük bir nimet olarak görmesi takdire şayan. Bu aşk her ne kadar mutluluğa erişemese de insana umudun kokusunu duyumsatıyor. Kafka'yı anlamak için Milena'yı sevmek gerekiyor. Kafka gibi..
Milena'ya Mektuplar
Milena'ya MektuplarFranz Kafka · Can Yayınları · 202355,1bin okunma