Uyku her zaman sığ. Dengesiz, huzursuz. Çevreden türlü türlü tehditlere maruz kalan "tavşan uykusu".Yine de geçici bir sığınak. O yüzden uyku sevinç kaynağıdır burada! Ama uzun sürmez. Huzur dolu o bilinçsizlik hali alınıverir elimden.
Uyanıyorum.
İçinde bulunduğum anın gerçekliğine uyanıyorum.
Bedenim, verebileceği bütün acıları yığıyor üzerime. Yanımdaki herife değmemek için zorlama bir şekilde kıvrılarak yattığımdan tüm eklem yerlerim sızım sızım sızlıyor. Kafamda keskin bir ağrı. Bedenimin hiçbir yerinde derman kalmamış. Sırtım duvara dayalı ve bedenimin konumunu değiştirecek enerjim bile yok. Hal böyleyken yapılacak en iyi şey gün boyunca uyumak.
Ama lanet olası kafa uyanıyor işte!
Öldü, Majesteleri. Öldü, lordlar ve beyefendiler. Öldü, her tarikattan hakiki papazlarla sahte papazlar. Öldü, yüreğinde mukaddes bir sevgiyle doğmuş bütün erkekler ve kadınlar. Ve günbegün etrafımızda böyle böyle ölmekteler.
İnsanların "sanat" kelimesini söyleyişlerine dikkat ettiniz mi hiç? Bazen bir duanın ilk sözcüğü, çoğunlukla da bir hastalığın adını koyar gibi: Veba ya da kolera gibi örneğin. Yakında aşısını da bulurlarsa hiç şaşmam.