Umberto Eco 'nun romanı, post yapısal bir şekilde metnin doğayı etkileyebileceğini, gerçekliği değiştirebileceği tehlikesinin var olduğunu anlatıyor sanki. Romanda, metin, doğanın bir taklidi değil, doğanın kendisi olarak tasvir edilir. Metin, gerçekliği şekillendirme ve dönüştürme gücüne sahiptir.
Romanın ana karakterleri, bir komplo teorisi
Edmund Husserl - 1936/1939
Eğer bi önsözün kendisi, ağır "Fenomenoloji" içeren kısa da olsa iddialı bir metnin "Yapı-Söküm" gibi çok daha iddialı bir yaklaşımla açımlamasıysa; 200 sayfalık bir kitabın ilk 168 sayfasını tabi ki çok tehlikeli bir şekilde doldurur. Adeta bir mayın
Charles Darwin'in Evrim Teorisi (Tekamül Nazariyesi) ve Lamarck'ın Evrim görüşleri, 20'nci yüzyıla girerken insanlığın doğa ile akrabalığını hatta doğrudan bağlantısını dünyaya açıkça ifade ettiğinde doğa üzerinden köken metafiziği tartışmalarının da alevlenmesine neden olmuştur. Henri Bergson'un insandaki Zihinaltı dediği basit
Erich Von Daniken'esk rüzgarları estirmiş olmalı ki; ünlü "KARANLIKLAR İÇİN BEN ÖLÜMÜM!" vecizesinin sahibi bir müfessirin de bilim kurgu camiasında benzer konularda yazılar yayımlamasına sebep olmuş. Müftülükten
O ünlü "Kitapsız oda, ruhsuz beden gibidir." deyişinin de sahibi antik Romalı devlet hukukçusu
Marcus Tullius Cicero 'nun; siyasetten uzaklaşıp tefekküre daldığı zamanlarda Sezar'ın evlatlığı Brütüs'ün eğitimi için yazdığı bu din, felsefe ve bilim üzerine triyalog eser, üç adet ekolün; Akademia, Epikür ve Stoa okullarının görüşleri