Sokrates özgün bir benzetmeyle bir at sineği ya da Latince karşılığıyla bir “hippobosca ekuina”dır. Adeta devletin sırtında ve hatta devletin derisinin içinde büyümüş, oradan ayrıldıktan sonra da devleti sokmak ve uyarmaktan çekinmemiştir. Fakat Sokrates’in bu aykırı davranışları ve devlete dair bütün uyarıları da kendi çıkarına değil devletin
Toplumumuz ne yazık ki ne sokratesleri ne de onları ve atı(devleti) eden rahatsız eden sinekleri sevmiyor. Söylediklerini ve davranışlarını anlamak yerine ya “tutsak ediyor” ya da “yok ediyor” Sokrateslerin ortaya çıkması için bile ya toplumun değişmesi gerekiyor ya da devlet zihniyetinin. Ama temelde esas konu toplumun değişmesidir. Toplum değişirse devlet zihniyeti de değişir.
Şevvalnur Bozkurt sistemin özüne dokununca çeşitli riskler barındırıyor ancak doğru olan körü körüne bağlı olmak yerine eleştirebilmek. Zira hiç bir sistem mükemmel değildir😇
Mesleğim dolayısıyla çok fazla ölüme şahit oldum, epeyce de ölü gördüm Fakat Tolstoy kurduğu dünyada ölümü öyle güzel ve incelikle işlemiş ki...Gerçekten ölümü yaşamış sanırsınız.
Sadece bu meseleyle kalsa yine iyi. Karakterlerinde acıyı, kini, çaresizliği ve özellikle de “gururu” tam manasıyla yaşatmış.Tüm bunları yaptıktan sonra da parçalar halinde yaşamın anlamına dair düşüncelerini ve birtakım felsefi içselliklerini okuyucuya aktarmış.
Ben okurken çoğu zaman çocukluğumu anımsadım neden bilmiyorum...
(Kitaba gelecek olursak mutlaka okunması gerek.)
İntihar şimdiye kadar çoğunlukla toplumsal bir olay olarak ele alındı.Buradaysa, tam tersine, bireysel düşünceyle intihar arasındaki ilişki söz konusu.Böyle bir edim, yüreğin sessizliğinde, tıpkı büyük bir yapıt gibi hazırlanır.İnsan kendi de bilmez bunu.Bir akşam tetiğe basar ya da kendini sulara bırakır.Kendi ellerinden ölen insanlar böylece duygularının eğimini sonuna kadar izlerler.
Camus, yalnız kendilerini tüketmek amacını güden ya da kendilerini tükettiklerini sezdiği kişileri seçmiş ve bu tüm meseleyi bunlar üzerinden sorup açıklamak ile kutsamış.Hatta onlara “uyumsuz” adını vererek onları doğal düzenden soyutlamış ve genellemiş.
Ona göre yaşamak uyumsuzu yaşatmaktır.İntihar ise uyumsuzu kendince çözer ve onu da aynı ölüme sürükler.Ama neticede intihar bir yanılsamadan ibarettir.Ve alınması gereken ders kitaba ismini veren “sisifos” misali hayata boyun eğip, insansı varoluşun lanetine katlanmaktır...
Sisifos SöyleniAlbert Camus · Can Yayınları · 20158,5bin okunma