Ölmek istiyorum! Yatağıma uzandım ve sabah uyanmanın verdiği dinginlikle aynı düşünce hala oradaydı, hala güçlü bir biçimde yüreğimdeydi: Ölmek istiyorum! Çaresizlik değil bu, aksine her şeyin farkına varmış olduğum için bu kararı alıyor kendimi senin için feda ediyorum.
Artık yitik durumdayım! Aklım karışıyor, sekiz gündür şuursuzum, gözlerim yaşlarla dolu. Hiçbir yerde huzur bulamıyorum, her yer aynı. Ne bir şey diliyor ne de bir şey istiyorum. En iyisi buradan gitmek.
Tanrı biliyor ya, çoğu zaman bir daha uyanmama dileği ve umuduyla yatıyorum yatağıma. Sonra sabah gözlerimi açıp güneşi gördüğümde yine mutsuzluğa kapılıyorum.
Ah, bu boşluk! Göğsümdeki bu korkunç boşluk! Çoğu zaman onu yalnızca bir kez, sadece bir kez yüreğime bastırabilsem bu boşluğu doldurabileceğimi düşünüyorum.
Bugün hakikati anlıyorum; fakat nefsimi ebedi bir yalnızlığa mahkûm etmeye mecburum. Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam...
Kendime yakın gördüğüm şarkılar vardı
Tekrar tekrar dinledim.
Bazı cümleler vardı tekrar tekrar okudum.
Defalarca baktığım fotoğraflar vardı benim.
Bilmem kaç bin defa geri sardığım filmler.
Anlamadığım için değildi bu tekrarlamalar.
Fazla iyi anlatıyorlardı, fazla yakındılar.