Her büyük duygu yaratıcı, üretici olmak zorundadır, utanç kadar utanmazlık da, karakter kadar karaktersizlik de, iyilik kadar kötülük de, ahlak kadar ahlaksızlık da; ebedileşmek için önemli olan ruhsal kalıplar değil, bir insanın zenginliğidir
On dokuzuncu yüzyıldaki kadın roman kahramanlarını düşününce bu tezat iyice dramatikleşir –örneğin Merimée’nin Carmen’i, baştan çıkarıcı erotizmi içinde günahkâr ve yıpratıcıdır; ya da Emma Bovary, acınası ve sömürülmüş, zina işleyen, ‘düşmüş’ bir kadın; ya da Dorothea Brooke (Middlemarch’ta), ya da Madam Arnaoux, bunların çekiciliklerinin olumlu yanları arasında şehvetlerini denetim altında tutabilmeleri de var. Öte yandan Aşk’ta, kadın cinselliği alabildiğine özgürce ifade ediliyor. Florentino’nun biri dışında bütün yatak arkadaşlarının deneyimli kadınlar olması tesadüf değildir –dul, ayrılmış ya da hâlâ evli. Bu kısmen o dönemin Hispanik törelerini yansıtmak amacıyladır, o dönemde saygın toplumlarda evlilik öncesi seks söz konusu bile olmazdı (Kırmızı Pazartesi’de gösterilmiştir); bir başka nedeni de, yazarın güzel genç kızların hüzünlü ve gösterişsiz bir Florentino’yu beğenmeyeceklerini mutlaka sezmesidir, oysa onun koyu melankolik hali tam da yaşlıca sevgililerinin hoşlandığı bir şeydir. Bu romandaki en dokunaklı anlardan biri yetmişlik Florentino ile Fermina’nın kadının gemideki kamarasında sakince sevişmeleridir, bu erotizm öyle bilgecedir ve öyle damıtılmıştır ki o ikisini ‘aşkın ötesine’ götürür.
Sayfa 240 - Kırmızı kedi yayınları 2015Kitabı okudu
İnce, uzun zarif bir kadındı, sessizdi, solmuş zambakları andıran bir teni vardı; beline kadar saldığı sedef rengi pırıl pırıl saçlarının bskımını kendisi yapardı