1982 Nobel Edebiyat Ödülü alan Gabriel Garcia Marouez’ in Kırmızı Pazartesi kitabını okudum. Yazar çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayeti, cinayete şahit olan kişilerle konuşarak kendi cümleleriyle anlatıyor. Kitapın daha ilk sayfalarında bir cinayetin işleneceğini ve herkesin bildiği halde kimsenin bunu önlemeyeceğini anlıyoruz. Alışık olduğumuz gibi cinayet sonda işlenmiyor bu kitapta. Sonda olması gereken daha ilk başlarda oluyor. Bundan dolayı insanın içine merak duygusu girerek kitap sürükleyici olmaya başlıyor. Santiago Nasar namus yüzünden öldürülüyor. Ama gerçekten suçlu mu değil mi tam olarak bilinmiyor. Kitabın bazı bölümlerinde onun suçlu olduğunu ama başka bölümleri okuduğumda ise yok o suçlu değil diyorum kendi kendime. Kasabadaki nerdeyse herkes cinayetin işleneceğini biliyor ama kimse bunu önlemiyor. Ama Santiago Nasar’ın annesi Placida Linero hizmetçinin kızı olan Divina Flor’dan oğlunu yukarda olduğunu öğrenmemiş olsaydı kapıyı kapatmazdı ve oğlu tam kurtuldum derken ölmeyecekti. Ölücem paniği insanın yönünü şaşırtır gerçekten. Kitapta cinayetin nasıl işlendiğini okuyunca ister istemez üzüldüm. Beni en çok etkileyen şey ise sonda Santiago Nasar’ın “Beni öldürdüler, Wene Hala,” demesiydi. Okumayan herkese tavsiye ederim.