Binlerce kişi yara bere içinde dans etmektedir sokaklarda. Belediye Başkanı meclisi toplar. Din adamları ve doktorlar tamamen farklı yönlerden ele alırlar bu salgınımsı cinneti. 1518 yılı veba, cüzzam, kolera, terleme hastalığı ve frenginin yanı sıra, şehri her an istila edeceğinden korkulan Türk tehdidinin olduğu belalı bir yıldır ki, üzerine gelen ve daha önce ne tıp kitaplarında (Hipokrat) ne de kutsal kitaplarda (yeni Ahit) olmayan dans salgını şehri kırıp geçirmektedir. Zaten açlıktan, yoksulluktan ve sefaletten bitkin düşmüş halka ne büyük bir zulümdür bu. Hekimler bu hastalığın sara ya da ergot zehirlenmesi olmadığını söyler ama ne olduğunu söyleyemez. Piskopos Honstein’ın tanısı ise daha nettir: Kiliseye borcunu ödemeyen yoksul halka günahları yüzünden Tanrı tarafından verilmiş bir cezadır bu. Doktor Hieronymus ise (adaşı olan ressamdan farklı düşünüyor olsa gerek) halkın, ıstırabın gerçekliğinden kaçmak için dans ettiğini söyler. Bu sırada şehir, koca bir dans pistine dönmüştür. Aşktan ve danstan söz etmek derken, kastettiğimiz bu değildi elbette ve kitap hakkında yazarken, “…ama sevgili, gözlerinde gökyüzü kalmış hâlâ” alıntısını kullanmayı ne de çok isterdik.