Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayrettin Orhanoğlu

Keşke, keşkelerimiz olmasaydı...
Reklam
Fütuhât-ı Mekkiyye
Fütuhât-ı MekkiyyeMuhyiddin İbn Arabi
9.3/10 · 241 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öyle bir yer düşünün ki günün ağarmasıyla birlikte yoğun bir kargaşanın adımlarını işitiyorsunuz ve sonra günün son hamlesiyle yerini sessizliğe terk ediyor. Bu da haklı olarak bu mekândaki iç içe geçmiş zıtlığa çekiyor. Çekmesi bir tarafa, hafif bir yokuş, sokağın sonuna kadar devam ederken bu iniş ve yokuş, hiç şüphesiz gece ve gündüze oradan da geçmiş ve geleceğe de sirayet ediyor. Gece, Kemeraltı’nın kendi geçmişine kapandığı ve adeta terk edilmiş bir şehir görünümü veren derin sessizliğine kapandığı bir zaman dilimidir. Ondaki karanlık, sessizlikle anılır. Aksine gündüzü de uğultulu bir kargaşa ile adlandırılabilir. Gecesi geçmişe; gündüzü ise geleceğe açık kapılar bırakan Kemeraltı’nın şimdisi hemen hemen hiç yok gibidir.
Heyamola YayınlarıKitabı okudu
Çalışmada üç aşk mesnevisinden faydalanılmıştır. Bunlardan ilki, Fatih’in hocası Akşemseddin’in en küçük oğlu Hamdî’nin Türk edebiyatındaki ilk Yusuf u Züleyha metinlerinden birini oldukça başarılı ve kimi zaman da kendi hayatından izler de barındıran metnidir. İkinci metin en az Yusuf u Züleyha metinleri kadar telif ve tercüme sayısına sahip Leyla ve Mecnun mesnevisidir. Fuzulî’den seçtiğimiz metin, bu alandaki en güzel mesnevilerden biridir. Son metin ise bir iddia üzere kaleme aldığı iddia edilen Hüsn ü Aşk’tır. Son büyük şair ve mevlevî Şeyh Gâlip’e ait bu metin de özellikle Fuzulî’nin çalışmasından oldukça yararlanmakla beraber haklı bir ayrıcalığa sahip bir niteliğe sahiptir. Bir nevi mesnevi geleneğinin son perdesini kapatan Hüsn ü Aşk’ta diğerlerinden daha fazla ısrar etmemizin sebebi de bu niteliklerinden fazlasını barındırıyor oluşudur. Görülen o ki özellikle değişme ve dönüşmelerin tasnif ve tespitinde mesneviler, modern romandan daha açık verilere sahip. Bu çalışma daha sonra kitaplaştırılmasına rağmen, modern romana dair yaklaşımlarda önemli ipuçları verdi.
İz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İlk kitaplarıyla hem şiire hem de şiirin ne’liğine dair tavırlarıyla dikkatleri çeken 1990’lı yılların şairlerini bir arada görebileceğiniz bu çalışmada aynı zamanda dönemin dikkat çeken poetik tavırları da gündeme getirilmekte. İsimler üzerinden o şairin temel imge evrenini, şiire bakışını, üslubuna dair önemli ayrıntıları yakından tanıyabileceksiniz. Mehmet Can Doğan, Şeref Bilsel, İbrahim Tenekeci, Ahmet Murat, Hüseyin Akın, Birhan Keskin, Ali Emre, Mehmet Aycı, Suavi Kemal Yazgıç, Orhan Tepebaş, Didem Madak, Bülent Ata, Süleyman Çobanoğlu, Bejan Matur, Cevdet Karal, A. Ali Ural, Ali Ayçil, Ömer Erdem, Mustafa Atiker, Fatma Şengil Süzer, Mehmet Akıncı, Baki Ayhan T., Hakan Arslanbenzer, Hakan Şarkdemir, Hayriye Ünal, Celal Fedai, Mustafa Muharrem, Osman Özbahçe, Ali K. Metin, Murat Üstübal
Çağlamadan durmuyor bu bakış Ne yapsam dinlemiyor senden de utanmıyor Ellerim sessizliğe hiç alışmamış ondan Denizden biraz yosun biraz serinlik kokusu geliyor Sen olsan yalnızca hep sen olsan Bu karanlık beni fena korkutuyor Ah biraz soluk alsam kendimden Sonrasız bir akşama dalıp gitsem Sana bir kez daha sevgilim desem
Bu kitap, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay gibi başat yazarlar aracılığıyla Türk romanındaki kahramanların duygu ve düşünce hayatındaki değişmeleri ele alırken bir yandan da toplumsal değişme ve dönüşmelere ayna tutar. Romanları düşünce hayatımızın bir yansıması dahası düşüncenin tarihi olarak kabul edersek bu değişmeler aynı zamanda hayatın da değişmelerini içerir. Kronolojik bir sıra ile Halit Ziya’dan Oğuz Atay’a kadarki roman sürecini anlama çabasını güden bu çalışma, ele alınan kimi periferik romanlarla neredeyse bir yüzyıla kadar geniş bir zamanı kapsamakta ve edebiyatla yakından ilgilenenler için bir başucu kitabı niteliği taşımaktadır.
Kesit YayınlarıKitabı okudu
Ah aşktan daha derin bir kuyu var mıdır?
Gönderi kullanım dışı
Bazen sebebin bizzat kendisi, bir şeyin kaderini değiştirirken sen de bu değişmelerle kaderini yaşayacaksın. Sen de varacağın menziller için kendine kolayca bahaneler bulacak, korkularınla, endişelerinle yüzleşmekten kaçınacaksın. Sen de herkes gibi olacaksın. Bir anlamı olsun yahut olmasın sebepler, senin için de büyük bir ehemmiyet taşıyacak. Bu yüzden bütün yüklerini omuzlarından atmak bile istemeyeceksin belki. Yalnızca sebeplerle yürüyecek, yalnızca onlarla soluk aldığını düşüneceksin. Neredeyse seni uzaktan fark edebilmenin tek yolu sebepler olacak. Oysa bunlar ortadan kaldırıldığında kendinin de anlamsızlaştığını fark edeceksin. İpin ucunu kaçıracağından korkarak daha fazla sebeplere sarılacaksın. Benim korkum bu. Garip olan şu ki insan gün geliyor herkesin yükünü omuzlayabileceği bir hayatın ağırlığına sebeplerle sonuçlar arasındaki dengeyle dayanmak zorunda hissediyor kendisini. Böyle sürükleniyor ırmakta.
Hece YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri19
149 öğeden 136 ile 149 arasındakiler gösteriliyor.