[2016:
“Paris’ten Gelen Mektuba Yılların Kırkı Çıkmadan Verilen Cevap”
“Haberini almıştım. Arc de Triomphe de l’Étoile’den aşağıya Champs-Elysées’de yürüyüp, parka geldim. Havuzdaki ördeklere ekmek attım, şarkılar mırıldanarak,” diye yazmıştın mektubunda.
Hangi şarkılardı onlar, hiç sormadım. En sevdiğin şarkı “Sabret gönül bir gün olur bu hasret
Bolşeviklerin sovyetlere ilişkin tutumunu, bu konuda süreç içinde izlediği politika ve taktikleri anlamak açısından önemli ipuçları veriyor. Ancak, bu çalışması, Gün Zileli
'nin eleştirilerinin oturduğu zemin Marxist-Leninist paradigmayla kopuşmadığının da ipuçlarını veriyor.
O paradigma çerçevesinde doğru gibi görünen eleştiriler Marx'ın tarihin
Nikolay Gavriloviç Çernişevski ‘nin Türkçe’ye “Nasıl Yapmalı?” adıyla çevrilen ama asıl adı “Ne Yapmalı?” olan bu romanını sahneye uyarlama çalışmasını bir yılı aşkın bir süre sonunda, 1996 yılında tamamlamıştım.
1997 yılında LONDRA MEYDAN SAHNESİ tarafından sahnelenen metni, özüne ilişmeden bazı ifadeleri düzelterek e-kitap olarak yayınladım.
İsteyen arkadaşlar ÜCRETSİZ olarak aşağıdaki linkten telefon ya da tabletine indirebilir:
publitory.com/e_books/1637
Ağır Ceza’da yargılanan siyasî olmayan tutuklular hep, “Eğer hâkim zart zurt ediyorsa, korkmaya gerek yok, bu, cezayı en hafifinden vereceğine işarettir. Korkulması gereken, yumuşak olandır” derlerdi. Ağır Ceza’daki kendi deneyi pek de doğrulamıyordu bunu.
“Bu da işkence yapan polislerdendir. Tanıklığını kabul etmiyorum” dediğinde dördüncü defa, Birinci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şemseddin Işık sinirlenecekti: “Burada seni mi yargılıyoruz, onları mı?”