Belli ki adamın gözleri bilinmeyen adadan başka bir şeyi görmüyor, diye düşünmüş kadın, işte göz yanılması, insanın yanı başında duran insanı görmemesi böyle olur.
Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar...
Ben bu krallığın kralıyım ve krallıktaki tüm tekneler bana aittir, Bu gidişle onlar sana değil sen onlara ait olacaksın, Ne demek istiyorsun, diye sormuş kral, huzursuzca, Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler, Benim emrimde, benim kaptanlarım ve benim denizcilerim sayesinde, Ben senden ne denizci istiyorum ne de kaptan, tek istediğim bir tekne, Peki şu bilinmeyen ada, oldu da bulursan benim olacak mı, Kral efendi, seni sadece bilinen adalar ilgilendirir, Bilinmez olmaktan çıktı mı her ada beni ilgilendirir, Belki bu ada bilinmeye yanaşmayan türdendir.
"(... ) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, (...)"
"Kendi kendini yargılamak,bir başkasını yargılamaktan kat kat zordur.Eğer kendi kendini yargılamayı başarabiliyorsan o zaman gerçek bir bilgesin demektir."
"Benim senden ilk ve son ricam ... benim hatırım için yap bunu, her yaş gününde –çünkü yaş günü, insanın kendi üzerinde düşündüğü bir gündür– güller al ve onları vazoya koy."
Sadece bir defa seninle konuşmak zorundaydım –ondan sonra yine dilsiz olarak karanlığıma geri döneceğim, yanında hep dilsiz kaldığım gibi. Ama sen, ben yaşadığım sürece bu çığlığı duymayacaksın –ancak öldüğüm takdirde bu benden kalan sana ulaşacak, benden, yani seni herkesten çok sevmiş, ama senin tarafından hiç tanınmamış olandan...
Sebepsizce atarız ya bazen kahkahaları...
Sebepsiz işte.
Hal bu ya,bir neden ararlar.
Deli olabiliriz .
Düşünürler öyle.
Oysa deli olmak bile güzel.
Seninle...
Deli olmak.
Bundan daha akıllıca bir şey yok belki de...
- Seval Subaşı