hüseyin yılmaz

hüseyin yılmaz
@Heyy7
Büyük düşünün ve iyi gelişin.. Kitapları buradan indiriyorum t.me/dkitap
Manavgat
27 March 1995
85 reader point
Joined on June 2017
Evrimin geçer akçesi ne açlık ne de acı çekmektir, sadece DNA sarmallarının kopyalanmasıdır. Nasıl bir şirketin başarısı çalışanlarının mutluluğuyla değil de banka hesabındaki liralarla ölçülüyorsa, bir türün evrimsel başarısı da DNA kopyalarının sayısıyla ölçülür.
Reklam
Etkili hikayeler anlatmak kolay değildir; zorluk hikayeyi anlatmakta değil, herkesin hikayeye inanmasını sağlamaktadır. Tarihin büyük kısmı şu soru etrafında döner: Birileri, milyonlarca insanı tanrılara, milletlere veya sınırlı sorumlu şirketlere inanmaya nasıl ikna eder? Bu başarıldığında Sapiens’e olağanüstü büyük bir güç verir, çünkü bu milyonlarca yabancının ortak bir hedef uğrunda işbirliği yapmasını ve birlikte çalış­masını sağlar. Kendi aramızda, sadece fiziksel olarak var olan şeylerden, örneğin nehirlerden, ağaçlardan ve aslanlardan bahsedebilseydik eğer, devletlerin, kiliselerin ve hukuk sistemlerinin kurulmasının ne kadar zor olacağını bir düşünün.
Adam yirmi yıldır aynı yapışkan ses tonu ve aynı hileli yüzle hep aynı şeyleri söylüyor; yirmi yıldır söyledikleri, insanların gerçeğinde uçurumda bir tüy, boşlukta bir toz kadar bile iz bırakmıyor ve insanlar yirmi yıldır büyüyen düş kı­rıklıklarıyla orantılı bir artışla meydan meydan adamı alkış­lıyorlardı. Tanrım, bu ülkede aşktan ölüme, açlıktan inanca neden her şey bu kadar kendine aykırı, herşeyde düzey bu kadar düşük, bencil ve kirliydi...

Reader Follow Recommendations

See All
Bizim ölümsüzlüğümüz ardımızda bırakacağımız sevgi geleneği olacak. O da ancak bir incelikle insanı kutsayıp yaşamı yücelterek elde edilecek bir olanaktır. Yaşamsa, bize verdikleri kadar bizden esirgedikleriyle de bizimdir. Şimdi anlıyormusun huzursuzluğumu, iyimserliğimi ve gücümü .
Her gerçek büyüme bir devrim hareketi, kişisel bir devrim hareketidir. İnsanın, hayatını yönetmek isteyen kişilerden kurtulması demektir. İster açıkça ister sorunsuzca yönetmek istesinler, her durumda, her insanın kendi olma noktasına gelişmesi cesaret, gayret isteyen ve acı çekmesi anlamına gelebilen bir özgürleşme sorunudur.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Birkez daha anlıyorum ki çok yanlış zamandayım
Ben seni düşünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi Kalbim diyorum kalbim Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi Aşkı anılar besliyor düşler kadar Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır Sevgi eskidikçe sevgi.
Sevgiye bak şimdikilerde param yok de kıçına tekmeyi yersin :d
Paramız yoktu. Cem yayınevinden 1000 lira alacağımız vardı, ve yayı­nevi, çok önceden haber vermiş olduğum halde, bu parayı gününde ödememişti, ya da ödeyememişti. Sonuçta o gün seni bir taksiye bile bindirememiştim . Yürüye yürüye Şişli’ye inmiş, ordan Karaköy dolmuşuna, Karaköy’den de vapura binmiştik. Ne günlerdi onlar. Bizim sevdamız böyle günlerden de geçmiştir. Ama biz o günleri de çok severiz, değil mi? Yaşadığımız günlerdir, birbirimizi tanıdığımız günlerdir. İyi, kötü günler ge­çirdik. Çoğunca da iyi günler. Öperim o günleri.
Vay be :)
Dedi­ğin gibi yine yine başlangıca geldik. Başlangıçtaki ilk duyguların katkısızlığına. Bu satırları vapurda yazıyorum. Teknenin sarsıntısından ötürü yazım biraz titrek ve okunaksız oluyor, kusura bakmayasın. Heryerde, herzaman yazmak istedim sana. Her koşulda haykırmak istedim aşkımı, sevgimi, sana karşı olan tutkumu. Vapurda da, otobüstede, hatta yürürkende. Anlayasın istedim beni.
Kişi kimi zaman çok sevmenin getirdiği yanlışlıklara da düşüyor. Sevdiği şeyi göğsü­ ne fazlaca bastırırken örseliyor onu. Hoyratlaşı­yor bir yerde aşk. Acaba bu gerçekten aşkın kaçı­nılmaz bir gereği mi? Kimi zaman öyle belki. Ama, ben, öyle olmamalı diyorum . İnsanî çizgiden sapmamalı. Aşkı İnsanî çizgide bütünlemeli. Mutlulukda, sanırsam , o zaman bütünleniyor. Güven, mutluluğun temelidir. Güven aşkın ve her türlü aşkın, yani cesaretin, yani kavganın temelidir. Mevhibe’nin İsmet’ten kuşkulanabileceğini aklın alıyor mu? Bu noktada bir özeleştiri yaparsak, sende güvenin, bende bakımın zaman zaman aksar gibi olduğu sonucuna varabiliriz.
Reklam
Duygulu bir adamım ben. Bir film görmüş­tüm eskilerde; bir Fransız filmi; adı: "Jesuis un Sentimental." O film deki adam gibi miyim nedir? Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim , üzüncüm dibe akar, orda büyür. Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yaşayacağız. Herşeyimi sana borçluyum . Sana rasladığım sıralar yıkıntılıydım . Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım . Aşk büyüdü, aşk!
Seçeneksizlik mahkumiyettir, insanı bir tenkit ve öztenkit ağına hapseder. Belli bir düşünme biçimi var olma biçimi bazen öyle derinlere işlemiştir ki insan bunu sorgulayamaz, hatta bilemez. Sadece yaşar bunu. Seçeneklerin oldu­ğunu bilmek olağanüstü bir özgürlüktür.
Sayfa 159Kitabı okudu
bir amaca ulaşmak, başarı kazanmak için büyük çaba harcadıktan sonra, birdenbire bir felaket kehanetini yerine getiriyormuş gibi darmadağın olan çok sayıda kadın ve erkek vardır. Başarıya ulaştığımızda kendimizi -kimi zaman küçü­cük hamlelerle sabote etmemize neden olan bilinçdışı güçler nelerdir? Öncelikle, kazanmanın aynı zamanda kaybetmek anlamına geldiğini öngöremezsek yıkıma uğrayabiliriz.
Sayfa 123Kitabı okudu
Acı çekmek kalbi çürütüyor; onu hiç anlayamayınca sevdiğimiz her şey "yasaklanıyor" bize, tıpkı şehrin kendi talihi için unutmak istediği bir şeyi bilen fukaranın o şehrin temeli olması gibi...
Sayfa 132Kitabı okudu
Zaman sonumuzu tasarlayan büyük bir konferanstır, gençliğimizse ileri adım atmış geçmişten başka bir şey değildir.
Sayfa 113Kitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.