Martin bir arptı; bildiği tüm hayat ve bilinci o arpın telleriydi ve müzik bir sel gibi tellerin üzerine dökülüp onları anılar ve düşlerle titreştiren bir rüzgardı. Martin sadece hissetmiyordu. Algılar ve duygular biçim, renk ve parlaklıkla donanıyor, hayal gücünün yettiği kadarıyla yücelmiş ve sihirli bir biçimde ete kemiğe bürünüp somutlaşıyordu. Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek iç içe geçiyordu; Martin, coşkulu serüvenlere atılarak, kızı asilce, kahramanca davranışlarıyla yücelterek ve onunla birlikte, onu elde ederek, onu kollarıyla sarıp zihninin hükümranlıklarında uçururcasına gezdirerek bu geniş ve sıcacık dünyanın dört bir yanında salınıp dalgalandı...