Evreni adaletsizlik yönetir... Her varlık bir başka varlığın can çekişmesiyle beslenir; anlar, zamanın kansızlığı üzerine vampir gibi üşüşürler - dünya, gözyaşlarının biriktiği bir yerdir...
Bazen sıradan olanı görmek daha zordur. İnsanlar 'burnunun ucundaki şeyi' görememekten yakınır. İyi de, karşında bir ayna yoksa burnunun ne kadarını görebilirsin ki?
modern zamanları düşün. On altıncı yüzyıldan, on sekizinci yüzyıla kadar taht kavgaları yaşanırken Avrupa'nın aklındaki en önemli soru, kıtaya Hapsburg soyunun mu, Valois-Bourbon soyunun mu hükmedeceğiydi. 'Önlenemez' bir çatışmaydı bu, ne de olsa Avrupa'yı yarı yarıya paylaşamazlardı.
Gelgelelim, paylaştılar. Ve hiçbir savaşta, taraflardan biri, öbürünü yok etmedi. Onun yerine 1789'da Fransa'da şekillenen yeni toplumsal atmosfer, önce Bourbonları, bir süre sonra da Hapsburgları tarihin tozlu sayfalarına gömdü.
Birisinin idealden, gelecekten, felsefeden içten bir şekilde söz ettiğini, emin bir ses tonuyla " biz" dediğini, "diğerleri"ni andığını duymam; kendini onların tercümanı olarak gördüğüne şahit olmam onu kendime düşman görmem için yeterlidir. Onda bir tiran müsveddesi, aşağı yukarı bir cellat görürüm; tiranlar kadar büyük cellatlar kadar nefrete müstahaktır. Her imanın bir tür terör icra etmesindendir bu; ve bunu yerine getirenin " saflar" olması, olayı daha da ürkütücü hale getirir.