Eriyorum; ama neden bilmiyorum? Bilmiyorum bu ne ateştir? Görülmeyen ve bilinmeyen bir jiletin, içimin duvarlarını yonttuğunu, içten çöktüğümü, dağıldığımı hissediyorum...
İshak Paşa Sarayı, yıkılası İshak Paşa Sarayı Osmanlı'nın elindeki bir zulüm saraydı. İşkencehaneydi. İshak Paşa Sarayı zindanlarından yükselen çığlık sesleri Bazîd şehrini boğardı adeta. Minareler titrer, ağaçlardaki kuşlar uçuşur, yüreklerin acısı gözyaşlarında akardı. Sarayın selamlık bölümünün kuzeye bakan cephesinde; üstte kanatlı bir ejderha, ortada aslan, en altta insan figürü bulunan ahşap konsollarda neredeyse her gün sallandırılan zavallı Kürtlerin cansız bedenlerini görmemek için herkes evinin en kuytu köşelerine gizlenir, dizlerini karınlarına doğru çeker, başını bacaklarına gömer, gözlerini yerdeki sabit bir noktaya kilitler, öylece bakardı günlerce.
Kimin derdi yoksa ölsün daha iyidir
Aşksız bir gönül solsun olsun daha iyidir
Seher vakti bülbül gülistanda derdi;
Aşktan yoksun kişi ölsün daha iyidir
[Tahirê Uryani Hemedani]
Fevzi Çakmak "Ne okulu? Biz Kürtlerin cahiliyle başa çıkamıyoruz; okumuşuyla hiç halleşemeyiz" diyerek, devletin Kürt politikasını kendince özetlemiştir.